Sunday 18 April 2010

Kum Saati



























Bugunlerde Gazeteci Umran Avci'nin Bilgi Yayinevi'ndan cikan, arastirma, mulakat, ve derlemelerinden toplarlayip yazmis oldugu Kum Saati adli kitabini okuyorum.

Kitap Abdi Ipekci, Turan Dursun, Bahriye Ucok, Muammer Aksoy, Cetin Emec, Ugur Mumcu, Esref Bitlis, Onat Kutlar, Ahmet Taner Kislali, ve Necip Hablemitoglu'nun suikastlari oncesi son gunlerini anlatiyor.

Kitabi oldukca yavas okuyorum. Sebebi ise Avci'nin agir stili degil, tam aksine cok akici ve surukleyici bir tonla yazmis. Sebebi her okudugum suikast sonrasi bir sure kendime gelememem.

Hepsini taniyoruz, hepsinin suikast haberlerini canli aldik, hepsinde ayaklandik, ama boyle detayli bir calismayla idealleri disinda birer insan olduklarini, ailelerini, ve ozel hayatlarini biraz daha taniyabiliyoruz.

Ya da tuyler urpertici bazi detaylar ogreniyoruz:

Bahriye Ucok'un kizi Kumru annesini biraz sonra parcalayacak bombayi postayla gelen bir pakedin icinde annesine kendi elleriyle verirken sakayla karisik "bombani getirdim anne" diyor.

Ugur Mumcu'nun oglu Ozgur babasini biraz sonra parcalayacak bombanin altina yerlestirilmis oldugundan habersiz bir sekilde babasinin arabasinin lastiklerini tekmeleyip inip inmemis olduklarini kontrol ediyor.

Bu suikastlarin cogu 90li yillarda. O devirde bir cok aydinimizi, zor yetisen beyinlerimizi suikastlara kurban verdik.

2000li, 2010lu yillarda ise bir cok aydinimizi, zor yetisen beyinlerimizi hapislerde ya da dava sonuclarini beklerken tutuklu goruyoruz.

Suikaste kurban gitmek, cocuklarini, karini-kocani yalniz birakmak.

Tutuklanmak, aylarca, yillarca hapis yatmak.

Turkiye'de aydin olmak gercekten zor is.

No comments: