Saturday 25 October 2008

AKP Turkiye'sinin icler acisi hali














Biraz once aldigim habere gore Diyarbakir 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafindan blogger ve blogspot siteleri Turkiye Cumhuriyeti'nde dun, 24 Ekim 2008 tarihinde, kapattirilmis.

blogger ve blogspot biliyorsunuz dunyanin en cok ziyaret edilen sitesi google’in servisleri.

Ayrica dusunerek de biliyorsunuz bir blogspot/blogger sitesi.

Blog yazmak kendi halinde dusunce ozgurlugunun siberuzayda en guzel ornegi.

Blogger’in kendi sitesinden blog’un tarifi soyle:

“Blog kisisel bir gunluktur. Bir konusma platformudur. Ortak calisma alanidir. Politik emprovizasyondur. Son-dakika haber kanalidir. Baglantilarin derlemesidir. Kisisel duygu ve dusuncelerinizdir. Dunyaya mesajlarinizdir.

Blog’unuz siz ne isterseniz odur. Milyonlarca blog var, istediginiz sekillerde ve ebatlarda, ve hicbiri uzerinde herhangi bir kural yok.

En basitinden, blog duzenli yazilan yazilan bir internet sitesi. Okurlar yeni yazdiginiz yazilari en yukarida goruyorlar. Sonra ilgilenirlerse altina yorum yaziyorlar. Veya yazmiyorlar.

Blogger’i baslatigimiz 1999’dan beri, blog’lar interneti yeniden sekillendirdi, politikaya somut katkilarda bulundu, gazeteciligi derinden etkiledi, ve dunyanin her yerinden milyonlarca insanin birbiriyle konusmasini ve seslerini yukseltmesini sagladi.

Ve bize oyle geliyor ki daha isin baslarindayiz.”

Ne yazik ki 21. yuzyil Turkiye’sinde blog’lar uzerinde artik kurallar var, hatta kurallarin en acisi, erisim yasagi kurali var.

blogger dunyanin bir numarali blog servisi oldugu icin dusunerek'imizi burada baslattik. Daha ikinci ayimizi dolduramadan Turkiye’deki okurlara erisimimiz mahkeme karariyla durduruldu!

Belki milyonlarca blog okuru ve yazari Turkiye Cumhuriyeti’nin mahkeme karariyla susturuldu.

Gercekten susturmak istiyorsaniz en iyisi google’i kapattirin, kimse dunyaya erisemesin, hatta en basitinden internete erisim durdurulsun, sadece atv ya da TRT seyredilsin, sadece Sabah ya da Yeni Safak okuyalim.

blogger/blogspot’u kapattiran bu mahkeme kararina tepki cok siddetli ve cok yaygin olmali. Turk ve konudan haberdar yabanci blog yazarlarinin bugun butun enerjilerini buna harcamalari gerekiyor.

Bu arada, RSS Reader teknolojisini kullanarak, istenilen verimde olmasa da, blog'lara hala erisim oldugunu duyuyorum.

Konusmak ve dinlemek isteyen insanlari yasaklarla susturabileceginizi mi saniyorsunuz?

Bastirilan seslerin daha da kuvvetli ve daha da agir bir sekilde er ya da gec ensenizde patlayacagini bilmiyor musunuz?

Iste 2008 yilinda Basbakan Erdogan’in Cumhurbaskani Gul’un ve AKP Turkiye’sinin icler acisi hali.

Muazzam ehemmiyet tasiyan konular arasinda bogulmamak















Son birkac gundur bilgisayarimin basina blog’umuz dusunerek icin yazi yazma niyetiyle oturuyorum ama bir turlu ne konuda yazacagima karar veremiyorum.

Eskiden Finlandiya’yla ilgili “ulkede o kadar az sey oluyor ki, birinin ayagi kirilsa gazeteler bu haberi kapak yapar” denirdi.

Ekim 2008 Turkiye’sinde durum bunun tam tersi: bu hafta yazi yazmak icin konular arasindan konu secmekte ve bogulmamakta zorlandim. Muazzam ehemmiyet tasiyan bir buyuk konudan oburune atladim, dusuncelerim dallandi budaklandi, bir haberi okurken baskasina cekildim, bir videoyu kliklerken oburu gozume carpti, sonra bir bakmisim saat geceyarisini gecmis ve gozlerimi acik tutmakta zorlaniyorum.

Hakikaten inanilmaz ve tarihi bir hafta daha gecirdik.

Once kapitalist sistemde emsali gorulmemis uluslarasi finansal krizin gelismekte olan piyasalara ve tabii ki Turk borsalari ve lirasina da atlamis olmasiyla ilgili yazmak istedim. Daha once de yazdik, panik yaratmaktansa guven asilamak iyidir ama “bize bisi olmaz” kafa yapisi cok tehlikelidir ve gerekli bazi adimlarin atilmasini geciktirebilir. Elbette dolar sonsuza kadar cikmayacak ve elbette Turkiye’nin uzun vadeli buyume potansiyeli veya demografik yapisi degismeyecek, o yuzden kriz dalgalarinin sakinlesmesiyle birlikte, ilgi reel ekonomideki etkilerin anlasilmasina ve yaralarin sarilmasina dogru kayacak. Herseye ragmen Turkiye gelismekte olan piyasalar arasinda su ana kadar bu krizin hazmi sirasinda iyi not aldi, ve bu ilerisi icin umit verici bir durum.

Sonra AKP’nin laiklik karsiti tam otuz tane icraatin odagi oldugunu Resmi Gazete’de yayimlayarak tekrar tescilleyen Anayasa Mahkemesiyle ilgili yazmak istedim. Dinin siyasete alet edilmesinin tehlikelerini ozetleyen aciklamalar sonunda AKP’nin “demokratik rejim icin yarattigi tehlikenin onemli boyutlara ulastigini” tekrar vurguladi. Ve en onemlisi, parti kapatilmasi yerine verilen hazine yardimini kesme cezasinin bu problemi elbette cozmeyecegi hatirlatildi. Probleminin cozumunun ne oldugu zaten her daim ana konumuz, tabii ki gunlerce, haftalarca, aylarca, belki yillarca uzerinde calisilmasi gerekiyor, ama blog’umuzun adiyla baslayarak, yani dusunerek, kor inanc yerine akilciligi one cikarabiliriz, kor takipcilik yerine sorgulamayi deneyebiliriz, ve belki etrafimizla, ailemizle, yakinlarimizla, ve en onemlisi cocuklarimizla baslayabiliriz. Unutmayalim ki kucuk beyinlerin kucuk yaslarda yikanmasi problemin cozumunun bir nesil daha ileri atilmasina sebep olacaktir.

Daha baska yazacak o kadar cok konu vardi ki…

Artik tamamen bir komediye donusmus Ergenekon adli davada ilk tutuklamadan 17 ay, dokuz gozalti dalgasi, ve binlerce sayfalik bir iddianameden sonra Silivri’de baslayan ve baslar baslamaz salonun buyuklugu yetmedigi icin ertelenen ilk durusma…

Iki haftadan az bir zaman kalmis ABD baskanlik secimleri ve Obama-Biden’in McCain-Palin’e karsi hafif onde olmasinin dunyaya ve ulkemize verdigi hissiyatlar, Palin’in taklidini harika yapan Tina Fey’le canli yayina cikmasi…

Basbakan Erdogan’in Guneydogu ziyareti sirasinda dukkan sahipleri tarafindan kapanan kepenkler, yapilan protestolar…

Melih Gokcek’in Genclik Parkini “aile parki” haline getirme ve 65 yildir devam eden alkollu icki servisini durdurma planlari…

Metris Cezaevinde iskenceden oldugu itiraf edilmis olan Engin Ceber…

Aktutun’de bu sefer gerceklesmeden once durdurulabilen yeni terror saldirisi…

Basbakan’in CHP’ye “copluk” diyerek klasik uslubundan bir ornek daha sunmasi…

Oyle bir devirdeyiz ki, her biri uzerinde dusunerek, yazarak, tartisarak saatler gecebilecek muazzam ehemmiyet tasiyan konular bir haftaya, bazen bir gune sigiyor. Boyle zamanlarda yukarida bizi birbirimizden ayirmaktansa birlestirebilecek veya halki tehditler savurup korkutmaktansa rahatlatabilecek, akilci ve guclu bir lidere o kadar ihtiyacimiz var ki. Ne yazik ki Basbakan Erdogan Turkiye’nin bu kisacik yazida bile ozetledigimiz problemlerine cevap verebilmek bir yana, cogunun altinda kendisinin ve partisinin politikalarinin imzasi koymakla, yukarida gosterdigimiz Musa Kart’in ne kadar usta bir karikatur anlatimi oldugunu da tekrar tekrar vurguluyor.

Tuesday 14 October 2008

Adnan Oktar'dan internet, Darwin, ve Turkiye uzerine inciler















Adnan Hoca lakapli Adnan Oktar’in Cihan Orhan ile yaptigi soylesinin ilk iki bolumu http://www.patronlardunyasi.com/ sitesinde yayimlandi.

Yorum yazmak icin soylesinin tumunu okumayi bekleyemeyecegim.

Oncelikle yaratiliscilara bir mujde: Oktar evrim teorisini karalayan 800 sayfalik unlu basyapiti Yaratilis Atlasi’nin dorduncu ve besinci ciltlerini de hazirliyormus. Mahkeme davasiyla sitesini Turk okurlara kapattirdigi Richard Dawkins’e bu yeni ciltlerin de birer kopyasini yollayacak mi bakalim?

800 sayfalik, luks kuse kagida basilmis, yaklasik alti kilogram agirligindaki Yaratilis Atlasi’nin yeni ciltler icin finansmaninin devam ettigini gormek gunumuz konjonkturunde hic sasirtici degil elbette. Ancak Oktar’in sadece kendini gecindirecek kadar ticaretten para kazandigini, uzerinde tek bir tane bile mal varligi olmadigini, ve bankada birikmis parasi olmadigini soylemesi gulunc geliyor.

Sadece http://www.harunyahya.org/ sitesindeki profesyonel, studyo fotograflarina bakmak bile arkasindaki finansal destekle ilgili bir fikir veriyor aslinda.

Oktar soyleside cok tehlikeli konulara giriyor. PKK ile Bati Avrupa’nin, iki tarafin da Darwinizm ve sosyalizme inandiklari icin anlasabildiklerini ve Darwin’in Turk milletini ‘bir nevi hayvan turu’ olarak tanimladigini iddia ediyor. Askla ve sevkle, koy koy kasaba kasaba gezerek, veya havadan atilan kitap ve bildirilerle, Kurt halkimiza Darwinizmin gecersizligini ve anti-komunist dusunceleri anlatmak icin devletten guvence ve yardim isteyecek kadar bile ileri goturebiliyor.

Internetin ‘ahir zamanda İslam ahlakının hakim olması için Allah tarafından özel yaratıldığı belli’ oldugunu soyleyen Oktar, mucadelesinin Yahudilere degil de ateistler ve masonlara karsi oldugunu soyleyerek ve 10 yil icinde kurulacak Turk-Islam birligi cercevesinde Turkiye-Suriye-Irak-Gurcistan-Azerbaycan ulkelerinin birlesecegi tahminiyle sozlerini bitiriyor.

Gunumuz bilim bulgularinin isiginda Darwinizme saldiracak konu bulmakta gorunuse bakilirsa artik epey zorlanan Oktar'in, Turkiye'nin en ciddi ve en hassas ic ve dis problemlerinden biri olan PKK teroru konusunu Darwinizme baglamaya calismasi ozde cok yanlis ve cok tehlikeli bir saldiri.

Oktar kendisini internet sitesinde ‘hayatını tamamen Yüce Allah'ın varlığını ve birliğini insanlara anlatmaya ve Kuran ahlakını yaymaya adamış olan bir kişi’ olarak tanitiyor.

Hayatini bir ideolojiye, bir inanca, ya da bir kitaba adayan kisilere, katilsak da katilmasak da, saygi duymaliyiz. Ama bu inandigi kitaptaki ideolojiyi bir baskasina, bana, cocuguma, cevresine dayatirsa, ya da inanmadigi dusuncelerin yayimlandigi internet sitelerini mahkeme zoruyla kapattirirsa, ya da bilimden uzak kitap ve yazilari yalan ve safsatayla doldurup da bilim diye satmaya calisirsa, iste bunlar ciddi problemler.

Milli Egitim Bakanligi verilerine gore, Turkiye’de 34,093 ilkokulda okuyan 10.9 milyon ogrenci, 3,830 genel lisede okuyan 2.0 milyon ogrenci, ve 4,450 mesleki ve teknik lisede okuyan 1.3 milyon ogrenci var.

Bu mesleki ve teknik liselerin 456 tanesi imam hatip lisesi; bunlarda 130 bin ogrenci okuyor.

1970 yilinda Turkiye’de sadece 40 tane imam hatip lisesi oldugunu da parantez acip vurgulamaliyiz.

Siz-biz ayriminin iyice koruklendigi gunumuz AKP Turkiye’sinde imam hatip liseli olmanin ve “Islami burokrat” olarak yetismenin gelecegiyle ilgili kararlar vermekte olan genc insanlarimiz uzerindeki heveslendirici etkisi ortada.

Gectigimiz egitim yilinda (2007/2008) 1.1 milyon ilkogretim, 466 bin genel lise, ve 265 bin mesleki ve teknik lise ogrencisi mezun ettik.

21. yuzyil Turkiye’sinde hala Din-Bilim kavgalariyla vakit kaybetmemiz trajiktir.

Turkiye’nin gelecegi bu ilkokul ve liseden her sene mezun ettigimiz yaklasik 1.8 milyon ogrencinin hayatini Yuce Allah’a adamis Adnan Hoca’yi da aydin dusunme vahalari yaratmaya adamis Richard Dawkins’i de okuyup, dusunerek kendi dogrularini bulurken inanclar yerine bilimselligi secebilmesine baglidir.

Friday 10 October 2008

Finansal krizi babaannemize anlatmak












Universitede bir hocam bazi cok komplike konulari kafamizda basite indirgememize yardimci olmak icin soyle sorardi:

“Babaannenize anlatiyormus gibi anlatin.”

Su andaki finansal krizi babaannemize anlatmayi deneyeyim.

“Sub-prime mortgage” dersem babaanne “o ne ki yavrum?” diyebilir, “credit crunch” dersem “cok yasa” diyebilir, o yuzden cok basit ozetlemeye calismaliyim:

Babaannecigim, son yillarda mesela ev almak icin borc almak isteyen insanlara borc vermek isteyen ve parasi bol olan o kadar cok banka ve kurulus vardi ki, birbirlerinin uzerlerinden atlayarak borc verebilmek ve kar edebilmek icin hayatta geri odeyemeyecek ve kazanci belli insanlara cok fazla ve cok ucuz faizlerle borclar verilmeye baslandi. Sonra bu borclar birbirlerine eklendi, toplandi, paketlendi, ve elden ele bir borcverenden baska bir borcverene gecirilmeye baslandi. Sadece insanlar degil bankalar, sadece bankalar degil sirketler, sadece sirketler degil ulkeler, sadece ulkeler degil butun dunya asagi yukari bu oyunun ve daha fazla kar etme acgozlulugunun parcasi oldu. En sonunda o kadar buyuk meblaglar ve o kadar karmasik borc iliskilerine girildi ki, elinde buyuk alacaklari olan kendileri de borclanmis insanlar, alacaklarinin cok daha azina razi olmaya basladilar ve herkes birbirinden parasini geri almaya calisti. Iste burada bazi insanlar, sirketler, ve ulkeler artik pes ettiler ve iste son uc haftadir yasadigimiz pespese iflaslar basladi. Kimi hukumetler serbest kalmasina sonuna kadar inandiklari borc alip verme sistemini biraz fazla serbest biraktiklarini anlayip yeni kurallarla daha siki kontrol etmeye basladilar. Kimi hukumetler henuz durumu tam olarak anlayabilmis degiller. Kimi hukumetler ise (burada babaanneye goz kirpilir) “bize bisey olmaz” havasindalar. Sorma babaannecigim. Sonucta insanlar is kurmaya, para harcamaya, borc almaya, ev almaya, gezmeye, eglenmeye, ve yasamaya elbette ki devam edecekler. Bunlari yaparlarken bu krizi yasamis insanlar biraz daha ayaklari yere basarak hareket edecekler, biraz daha mutevazi olacaklar, ve biraz daha dikkat edecekler gibime geliyor. Arada da butun dunya su anda baslamis olan bu gecis donemini yasayacak. Hatta birsey soyleyeyim sana, bu en kotusu olabilir ama bunun gibi kriz donemlerini daha once de yasadik, daha sonra da yine yasayacagiz, cunku insanoglu olarak acgozluluk hafizamizi kisaltiyor bazen. O yuzden haydi bana ver simdi o kiymali borekten biraz daha ve bosver bunlari!

Oldu mu, ne dersiniz?

Hizimi alamiyorum ve cok daha kisa bir sekilde bir daha anlatmayi deneyecegim:

Babaannecigim, bir kayayi kaldirmak icin kaldirac kullanmaya alistik. Hatta kaldiraci da baska bir kaldiracla kaldirmaya alistik. O kadar rahata alistik ki kollarimiz zayif dustu. Ve tabii ki kaldiraclarimiz yuku kaldiramayip kirildilar. Bundan sonra kaldirmamiz gereken kayalari bir sure kollarimizla kaldirmak zorundayiz.

Daha mi iyi oldu ne?

Hepimize bu zorlu gunler kolay gelsin.

Tuesday 7 October 2008

Ayni gazetenin ayni sutununda 25 sene














Bu bayramda okudugum ve cok hosuma giden kisa bir yazi dizisinden bahsetmek istiyordum ki bayramin sonunda yeni bir Aktutun saldirisi ve yine 17 sehit verdigimiz haberiyle sarsildik.

2003'te ABD'nin Irak'i isgaliyle birlikte tekrar hortlayan PKK terorunun 1993-1995 donemi gibi cok aktif oldugu bir donem yasiyoruz ne yazik ki. Ne W, ne Barzani, ne de Talabani'ye yeterince baski yapamadigimiz icin, bir turlu onleyemedigimiz bu terorist aktivitelerinin ne yonde gidecegi ABD secimleri sonrasi yeni baskanin ekonomik kriz ve Kuzey Irak karsisinda izleyecegi politikalarla da alakali olacak. O yuzden bugunlerde surekli gundemde olan ekonomik kurtarma paketlerinin de, Biden-Palin veya Obama-McCain tartismalarinin da bolgede ileride barisin saglanmasi umitleri acisindan onemi buyuk.

Bayramda seyahat etme firsati bulamadim ama Gungor Uras'in Milliyet'teki Guneydogu Anadolu ziyaretlerini anlattigi seriyi ilgiyle takip ettim. Asagiya linklerini kopyaliyorum:

Antakya:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&Date=06.10.2008&ArticleID=999041&AuthorID=54&b=&a=Güngör%20Uras&ver=37

G.Antep-I:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&Date=06.10.2008&ArticleID=998776&AuthorID=54&b=&a=Güngör%20Uras&ver=60

Urfa:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&Date=06.10.2008&ArticleID=998427&AuthorID=54&b=&a=Güngör%20Uras&ver=65

G.Antep-II:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=999299&AuthorID=54&Date=06.10.2008&b=Belediyeler%20iyi%20calisirsa%20sehirler%20guzellesiyor&a=Gungor%20Uras&ver=47

Hem gidip gezme firsati bulamadigim bu sehirlerimizle ilgili intibalarini hem de ekonomik krizin sehir esnafi uzerindeki etkilerini okumayi, gunumuz Turkiye'mizi daha iyi tanimak acisindan faydali buldum, neredeyse bayramda gezmis kadar oldum.

Prof. Dr. Gungor Uras'in http://www.gungoruras.com/ sayfasinda acikladigi uzere, Milliyet'teki Gungor Uras imzali yazilarinin yanisira Dunya'da da Tevfik Gungor adiyla kose yazarligini surduruyor.

Hatta bugunku Dunya yazisinda, 5 Ekim 1983'ten beri, yani tam 25 senedir ayni gazetenin ayni sutununda ara vermeden yazdigini ve 7,000 kadar kose yazisinin yayimlandigini vurgulamis.

Ben kendisinden cok sey ogreniyorum.

Ve daha binlerce yazisini okuyabilecegimi umuyorum.

Saturday 4 October 2008

Hiristiyan tutucu seksilik















Basta ABD olmak uzere bati dunyasi ekonomik krizle iyice bogusurken vakit hizli geciyor: dunyanin onumuzdeki dort sene gidisatini onemli sekilde etkileyecek olan ABD Baskanlik secimlerine bir ay kaldi.

McCain Baskan Yardimcisi adayi olarak Sarah Palin’i sectiginden beri deyisin tam anlamiyla ‘ortalik senlendi.’ Alaska Rusya’ya yakin oldugu icin dis politikadan anladigini belirtmesinden tutun, hangi gazeteleri okuduguyla ilgili soruya ‘hepsini’ deyip de bir tanesini bile sayamamasina kadar, internet sayesinde her gun Palin’in gaflarini seyredebiliyoruz (youtube’a erisim mahkeme karariyla yasaklanmamis ulkeler bu konuda daha ondeler elbette).

Biden ile olan Baskan Yardimcisi tartismalarinda buyuk bir gaf cikmadigi icin hayal kirikligina ugrayanlardan olmama ragmen, goz kirpmalari, aksanini abartarak halktan biriymis gibi gozukmeleri, ve bircok soruyu cevaplandirmaktansa onceden cok detayli tasarlanmis dolambacli konusmasini yapmasi bana cok antipatik gelmeye devam ediyor.

Eski guzellik yarismasindaki genclik resimleri ve adeta fotograflandirilmasina ozen gosterdigi bacaklariyla ABD’nin en seksi valisi oldugu dusunuluyor.

Hiristiyan tutuculugunun yilmaz savunucusu, kurtaj hakkinin ve escinsellerin buyuk dusmani, halkin silah tasima ozgurlugunun destekcisi, idam cezasinin devamini isteyen, evrim teorisi yerine yaratilisa inanan, kuresel isinmanin insanoglunun yaptiklarinin sonucu olmadigini dusunen, Irak isgaline bir Amerikan zaferi olarak hitab edebilen, ve hayatinda ABD sinirlari disina ilk defa 2007 senesinde cikmis bu hanimefendinin ben herhangi bir seksiligini goremiyorum.