Tuesday 25 August 2009

400 yil once bugun














25 Agustos 1609, Osmanli Imparatorlugu Sokullu’nun vefati sonrasi Duraklama donemine girmis oldugu siralarda, Galile’nin o unlu ilk teleskobunu sundugu gun olarak tarihe gecmis bulunuyor.

Blogumuz dusunerek’te Takiyuddin ve Darwin gibi aklin inanca, bilimin dine ustunlugunu savunanlar hakkinda cok yazi yazdik. Bu onemli gunu de Galile’yi anmadan gecirmem mumkun degil.

Bu noktada Takiyuddin’in Tophane’deki gozlemevinin 1577’de kurulup 1580’de yikilmis oldugunu da hatirlatalim: http://dusunerek.blogspot.com/2008/09/takiyuddin.html.

Hepimizin bildigi gibi Galile'nin teleskobuyla yapmis oldugu gozlemler kendisinden yuz yil kadar once yasayan Kopernik ve Takiyuddin’in teorilerini ve arastirmalarini kuvvetlendirmis ve Katolik Kilisesi’ni cok kizdirma pahasina evrenin dunya degil de gunes etrafinda dondugunu savunmustu. Aynen Osmanli Seyhulislami gibi Katolik Kilisesi kendisini en sonunda inanclara karsi gelmekten suclu bulmus ve hayatinin son on senesini evinde hapis yatarak gecirmisti (bizim Seyhulislam ve Padisahtan daha insaflilarmis hic olmazsa).

Aradan gecen 400 senede bilim evreni cok daha iyi tanimamizi sagladi ve cok sukur kimse artik bu teorileri sorgulamiyor.

Ama kendimize ve cocuklarimiza surekli bilimin ustunlugunu ve bu gibi ornekleri hatirlatmaliyiz. Cunku 21. yuzyilda bile dunyamizda muhafazakar ve inanca dayali kurallar cercevesine geri donmeye calisan ve bunu politik felsefe olarak edinmis onlarca politikaci ve bu politikacilara oy veren milyonlarca insan var.

Hem de cok yakinimizdalar ve cok tehlikeliler.

Monday 24 August 2009

Okul yikan zihniyet













Bu sabah gazeteci girisimci Zafer Mutlu'nun vefat eden kizi adina baslatmis oldugu Zeynep Mutlu Vakfi'nin Istanbul Kemerburgaz'daki okulunun yikim haberiyle yikildik.

Pazar sabah 6'da cikartilan bir tebligat ile, itiraz hakki taninmadan, sahurdan yeni kalkmis 500 kisilik ekip geliyor ve hukuksuz oldugu gerekcesiyle okulu yerlebir ediyor.

Yillardir her sene yuzlerce ogrenciye modern bir egitim veren, kisa zamandir isletiliyor olmasina ragmen oldukca saygideger bir okul oldugunu, ve iki hafta sonra okullarin aciliyor oldugunu da not etmeliyim.

Kemerburgaz'in ogrenci ve veli profilini yazmaya gerek bile yok.

Zafer Mutlu ile de AKP hukumeti su siralar nasil bir kavga-didisme-cikar iliskisi halinde, ve bu vahsi hareket nasil bir gozdagi, kimbilir.

AKP Turkiye'sinde kacak yapilar ve hukuksuzlugun tavan yaptigini yaza yaza dilimizde tuy bitti ama bu kadar yuzsuz bir davranisin Istanbul Kemerburgaz gibi bir yerde bu kadar gozler onunde yapilmis olmasina inanamiyorum.

Okul yikan, yiktiran zihniyetlere yaziklar olsun, egitime uzanan eller kirilsin.

Tuesday 18 August 2009

Bugunku Emre Kongar

Mustafa Balbay'in hapiste olmasi ve Ilhan Selcuk'un hastanede olmasi, Emre Kongar'in haftanin (sanirim) bes gunu Cumhuriyet'te Aydinlanma baslikli sutununda yazdigi yazilarin onemini daha da arttiriyor.

O da, sanki bunun farkinda, bugun harika bir yaziyla AKP hukumetine olan guven eksikliginin sebeplerini ozetlemis.

Kendisine tekrar tesekkur ediyor, gormeyenler icin yazisinin yarisini asagiya kopyaliyorum:

'...“Kürt Açılımı” konusunda, “tarafların” kimler tarafından temsil edileceğini, müzakerelerin somut olarak hangi kurum veya örgütler aracılığıyla yapılacağını bir yana bıraksak bile en genel anlamıyla “taraflar” birbirlerine güveniyor mu?
Hadi ondan da vazgeçtik, “taraflar”, halk, politikacılar, siyasal partiler bu açılımı yapan AKP iktidarına güveniyor mu?
AKP iktidarı 2002 yılından beri yönetimde.
Kendine karşı güven mi geliştirdi güvensizlik mi?
Seçim öncesi kendisine oy veren belediyelerin sorunlarını daha kolay çözeceğini açıkça söyledi...
Seçimi kazanınca herkesi kucaklayacağını belirtti...
Ama ondan sonra, bütün önemli konularda, kimseye, özellikle de muhalefete danışmadan, kendi bildiğini okudu...
Hiçbir önemli kararda, uzlaşma aramadı...
Her önemli kararda dayatmacı davrandı...
***
AKP iktidarı sadece siyaseten uzlaşma aramamakla yetinmedi:
Medyadaki sermaye yapısının değiştirilmesi ve kendine yakın bir medya yaratılması için açıkça harekete geçti ve hâlâ bu çabalarını olanca şiddeti ile sürdürüyor...
Devletin temel yapısını belirleyen hukuk düzeni ile kavgaya girişti ve bu kavgasını da bütün kararlılığıyla devam ettiriyor...
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı sistematik bir biçimde yürütülen yıpratma kampanyasına sessiz kaldı ve ünlü “kâğıt parçası-belge” olayında olduğu gibi bu sessizliğini koruyor...
Davalar yoluyla vatandaşların üzerinde bir baskı kurdu...
Pek çok insanı içeri attı...
Bütün vatandaşları takibe ve dinlemeye aldı...
Özel yaşam denen bir şey bırakmadı ve herkesi medya aracılığıyla yargısız infaza tabi tuttu...
Tam bir “korku imparatorluğu” yarattı...
Merkezi hükümet ve belediyeler aracılığıyla halkın gündelik yaşam biçimlerini, yemesini, içmesini etkileyen kararlar aldı...
Şimdi de “güvene” dayalı bir proje ortaya attı:
Projenin içeriğini de açıklamıyor...
Sadece “Bana güvenin” diyor.
Şaka gibi!..'

Friday 14 August 2009

Kurt acilimi, Yol haritasi, Obama, AKP, PKK
















Bir taraftan AKP’nin baslatmis oldugu ve anlasilan kendileri dahil kimsenin detaylarini bilmedigi ‘Kurt acilimi.’

Ote yandan Imrali’da Ocalan’in avukatlariyla birlikte bu hafta anons edecegi ‘Yol haritasi.’

AKP’nin muhalefet yanlisi dusunur ve basini icermeyen bu acilim girisimi sonrasi muhalefetin AKP’ye sirt donmesi.

Mecliste olmasi belki de en gerekli politik partinin %10 barajina takili kalmasi.

Obama’nin Kuzey Irak planlarini tasarladigi baskanliginin ilk gunlerinde canlanmis, ulkemizi birlestirici mi ayirici mi, PKK’nin silahlarini susturucu mu canlandirici mi oldugunu henuz kestiremedigimiz diyaloglar.

Imrali’dan Kandil’e, Washington’dan Ankara’ya komplike iliskiler, cikarlar, talepler, pazarliklar.

Kandil'den ve belki daha dogrusu Imrali'dan Ankara'ya mesaj tasiyan, politikaciyla mi yoksa teroristle mi oturdugunu anlayamadigimiz gazeteciler.

Hepsinin ortasinda da ulkemizde adaletin ve kalkinmanin yerlerde surunmesine cok buyuk katkida bulunmus, secimlere iki yildan az bir vakit kalmis oldugunun bilincindeki telasli bir AKP hukumeti.

Sonunun ulkemizin birlik ve beraberligi icin iyi olmasi ve silahlarin susmasi ana temennimizdir ama endiselenmekte, hem de cok endiselenmekte de hakliyiz sanirim.

Tuesday 11 August 2009

A ve K











Gecen sene Ekim ayinda ‘Muazzam ehemmiyet tasiyan konular arasinda bogulmamak’ baslikli bir yazi yazmistim:

http://dusunerek.blogspot.com/2008/10/muazzam-ehemmiyet-tasiyan-konular.html

Sanirim su son bir hafta kendim biraz boguldum, tekrar yazmaya nereden baslayacagimi bilemedim.

En iyisi AKP’nin A’si ve K’si ile ilgili birer konuya degineyim diyorum.

Once Kalkinma:

Turkiye’nin hepsi arasinda en buyuk ehemmiyet tasiyan sorunlarindan biri issizlik olduguna gore, once ekonomi ve sanayi uretimi ile baslayalim. Burada bakilacak en onemli istatistiklerden biri kapasite kullanimi. Bildigimiz gibi, 2008’in ilk yedi ayi %80’lerde dolasan imalat sanayinde kapasite kullanimi, Aralik 2008 ve Ocak 2009’la birlikte %63’lere kadar dusmus, ancak Mayis-Haziran 2009’da tekrar %72’lere kadar cikmisti. TUIK tarafindan Temmuz’da da %72.3 diye anons edilen bu sayinin bu seviyelerde kaldigini gormek az da olsa umitlendirici. Belki de gercekten senenin ilk ceyregindeki sayilarda resesyonun bir nevi dibini gorduk. Ayni TUIK raporunda bir numarali problemin ic pazardaki talep yetersizligi oldugu sonucu da aciklandi. Avrupa’da da hafiften toparlanmaya calisan talep ile Turkiye’de toparlanacagini tahmin ettigimiz talep yukseldikce hem is hem dis pazarlar icin imalat ciddi artislar gosterecek ve bu da issizlige pozitif bir katkida bulunacak diye umid etmeye devam ediyoruz. Ote yandan AKP'nin tarihin en buyuk resesyonlarinin birini yasadigimiz bu devirde kalkinma konusuna bu kadar az egildigine inanmak guc.

Sonra Adalet:

Malum davada ne yazik ki saplanmaya devam ediyoruz gibi. Mustafa Balbay hala iceride ve elektrik kesintileri yuzunden gunde sadece bir saat TV seyredebildiklerini, onun disinda butun gunu karanlikta gecirdiklerini ve her zamanki tatli diliyle ‘adaleti mumla aradiklarini’ beyan etti ve hepimizin kalbini sizlatti. Ustune Cumhuriyet gazetesinde 8 Agustos’ta dogumgununde kizi Yagmur’un yazdigi siiri okuduk ve gozlerimiz doldu:

"Canim babam Mustafa Balbay'a

Benim babam ulkesini sevdi
Ulkem tek basina ayakta durabilmeli derdi
Benim babam Ataturk'u sevdi
Ataturk'suz Turkiye aydinlik olamaz derdi
Benim babam meslegini sevdi
Gazeteci tarihe taniklik eder derdi
Buyuklerim sorarim sizlere
Peki neden babam cezaevinde?
Canim babacigim, dogumgunun kutlu olsun
Seni cok seviyorum...

Kizin Yagmur Balbay"


Turkiye’de adalet AKP doneminde yerlerde surunmekte ve ne yazik ki iyiye degil kotuye gitmekte. Adalet sistemi dogru islemeyen ve adaletine guvenilmeyen bir ulkede kalici bir kalkinma beklemek de cok yanlis olur.

AKP’nin A’si da K’si de secimlere iki seneden az vakit kaldigi bugunlerde cok ciddi sinifta kaliyor.

Monday 3 August 2009

Tatil

Iki hafta tatile kactim. Blogdan da haberlerden de biraz olsun uzak kalip kafa dinleme niyetim vardi.

Ama tatil boyunca gazete ve haberleri ilgiyle takip etmemek ve tamamen kafa dinlemek mumkun degil ki. Ustelik tatilde bos vaktim de oldugu icin dusunmeye vakit buldum ve epey moralim bozuk geri geldim.

Kurt acilimi hakkinda, ordunun yipratilmasi hakkinda, malum dava hakkinda, katsayilar hakkinda, Obama hakkinda, ekonomi hakkinda, Sabanci cinayeti hakkinda, AKP hakkinda, DP-ANAP hakkinda, ve daha nice onemli konu hakkinda dusunerek yazacak cok yazimiz var onumuzde.

Simdi bir nefes alip onumuzdeki gunlerde tekrar yazmaya baslayalim.

Hosbulduk.