Wednesday 25 February 2009

Baykal'in yedi onerisi

















Deniz Baykal, Basbakan Erdogan’in son gunlerdeki klasik soz dalaslarindan biri sirasinda kendisine “issizlige caren varsa acikla” diye catismasina cevaben asagidaki yedi maddelik onerileri siraladi (25 Subat tarihli Cumhuriyet’ten kopyaliyorum):

1. Türkiye’nin yeni bir ekonomik program ilan etmesi gerekir, piyasaların beklediği tedbir paketleri bundan sonra gelir.
2. 2007 seçimlerinde bütçenin dengeleri bozuldu, 2008’de bu devam etti. Kriz döneminde çok muhtaç olduğumuz cephaneleri 2007-2008’de bu hükümet yakmıştır. Derhal harcama hedefleri gözden geçirilip, ayıklanmalı, mahalli idarelere kaynak transferi gözden geçirilmeli, bütçede ciddi bir tasarruf yapılmalı. Gereken seçim harcaması yapmak değil, yatırım harcaması yapmaktır.
3. Otomobil ve dayanaklı tüketim mallarıyla ilgili sıkıntıyı gidermek, talebi uyarmak için 6 ay süreyle bu sektörlerde KDV’yi kaldırın.
4. Kur politikasında Türk Lirasının aşırı değerlendirilmesine yönelik gelişmeleri frenleyin, maliye politikasını makul ölçülerde gevşetin, orta vadeli bir mali program açıklayın.
5. Bankacılık sisteminde tahsili gecikmiş alacakların artışı bankaları kredi vermekte sıkıntıya soktu. Bir kredi garanti fonu oluşturulmalı. Bu fondan yararlanmak için işçi çıkarmama koşulu konmalı.
6. Derhal sigorta primleri ve ücretler üzerinde vergi yükleri, stopaj 10 puan aşağı çekilmeli.
7. İşsizlik fonunun imkânları işsizlikle mücadele için kullanılmalı.

Biraz once okudugum bu yedi maddelik listeye ilk reaksiyonlarim soyle:

1. Katiliyorum. IMF ekibini yeni bir ekonomik paket icin cagirmissan ve masaya oturmussan, piyasada ve yatirimcida bu pakedin hep cok yakinda anons edilecegine dair guven verici sozler soylemissen, bu pakedi ne yapip ne edip tamamlayacaksin arkadas. Zaten ihtiyacimiz yoktu diyemezsin artik. Bu pakedin elbette ki bir ekonomik programa uyumlu olmasi gerekmektedir.
2. Katiliyorum. Ne yazik ki hukumetin butun eforu secimlere odaklanmis durumda. Kelime oyunu uzmani Mustafa Balbay olsa “yine gecim yerine secim” diye yorumlardi.
3. Katiliyorum. Musteriye harcama motivasyonunu arttiracak eforlar onemli. Belki Ingiltere’nin yaptigi gibi tamamen kaldirmak degil de indirim dusunulebilir.
4. Katiliyorum. Turk Lirasinin asiri degerlenmesi cok hayirli degil. Gerci faizlerin kesilmekte oldugu bir ortamda TL nasil tekrar kuvvetlenecek kestiremiyorum.
5. Katiliyorum. Bankalarin kredi verme motivasyonunu arttiracak eforlar onemli. Isci cikarmama kosulunu cok dikkatli dusunmek ve tasarlamak lazim elbette.
6. Prensipte katiliyorum, yuzdesi dogru mu bilmiyorum.
7. Mantikli bir oneri, ama tabii ki bir odenek beklentisinde olan issizler konusu da dikkatli dusunulmeli.

Secimler oncesi birbirlerine yolsuzluk dosyasi firlatmaktansa sonunda krizden cikisa ve issizlikle savasa yonelik dusunceler ureten politikacilara cok ihtiyacimiz var.

Belki uretimin artmasi icin cok gerekli olan talep arttirimi biraz daha onemsenebilir, istidham ve kalkinma yaratacak kamu ve altyapi yatirimlarini arttiracak oneriler de yapilabilirdi.

Baykal’inkiler tabii ki detaylari dusunulmesi gereken ve iyi calisilmasi gereken yedi oneri.

En azindan Basbakan Erdogan’in urettigi oneri sayisindan yedi tane fazla.

my.kemalkilicdaroglu.com?

















Obama’nin secim kampanyasi suresince, ve hatta secildikten sonra, interneti ve teknolojiyi kitlelere ulasma ve ozellikle gencleri mobilize etme konularinda kullanisinin dunya politika ve secim dunyasinda tarihi bir basari ve stratejik bir devrim oldugu fikrine katiliyorum.

Gormediyseniz http://my.barackobama.com/ sitesine bakmanizi tavsiye ederim.

Basligi: “Amerika icin Organize Olmak”

Obama’nin acilis cumlesi:

“Inanmanizi istiyorum. Sadece benim Washington’a gercek degisimi getirebilecegime degil...sizin bunu yapabileceginize inanmanizi istiyorum.”

Bu konudan teknoloji bloglari da epey bahsettiler. Iste iki ornek: http://baris.typepad.com/venture_capitalist/2009/02/governmet-30.html veya http://joetrippi.com/blog/?p=2532.

Son olarak, IBB Baskan Adayi Kemal Kilicdaroglu’nun sadece bu hafta 7,240 ziyaretci gormus olan websitesine ve facebook’ta simdilik 800 kadar arkadas toparlamis olmasina dikkat cekmek istiyorum.

Websitesindeki acilis hitabini da not edelim: “Degerli Istanbullular, Degerli Gencler...”

Kilicdaroglu’nu Eylul ayinda ilk yazdigimizda (http://dusunerek.blogspot.com/2008/09/kemal-kilicdaroglu.html), adini daha sik duyacagimizi tahmin etmistik.

Bakalim yolsuzluk dosyalarinin ve durustluk kozunun yanisira genclere Obama-vari teknolojik yaklasimiyla Turkiye’nin en buyuk sehrinin basina gecebilecek mi?

Saturday 21 February 2009

Ateist Otobus, Tolerans, ve Gencler

















Ingiltere'deki unlu 'ateist otobus' reklamlarini gormussunuz ya da duymussunuzdur.

"Buyuk ihtimalle tanri yok. Simdi endiselenmeyi birakin ve hayatin keyfini cikarin."

Din konusunda baskiciligin zitti tolerans denebilir. Ve Ingiltere de dini tolerans konusunda dunyanin en medeni ulkelerinden biri olsa gerek. Bu butun ulkeyi dolasan ateist otobusler bir ornek. Baska bir ornek ise, gecen sene bir 'hangi dine mensupsunuz?' anketine cevaben not edilesi bir yuzdeyle cikan 'Jedi' kategorisinin de bu anketten sonra sanirim artik resmi olarak bir din sayilmasi.

Bu orneklere bakinca, bugunlerde Turkiye nerede, Ingiltere nerede?? Arayi kapatmak bir yana, ara iyice aciliyor.

Bugunku Cumhuriyet'te gordugum, Ingiltere'de yeni kurulan bir ogrenci orgutunden bahseden bir haberi aynen kopyaliyorum:

"...Ulusal Ateist, Hümanist ve Laik Öğrenciler Federasyonu (AHS) adıyla kurulan örgüt, İngiltere’de son dönemde güç kazanan dini örgütlenmelere karşı laikliği desteklemeyi, bilimsel düşünceyi yaymayı ve kampuslarda ateist öğrencilerin sesi olmayı amaçlıyor..."

Yazinin devaminda orgutun 24 yasindaki baskani bayin ve 22 yasindaki halkla iliskiler sorumlusu bayanin goruslerine yer veriliyor.

Iste yine bir dini tolerans ornegi. Ama ustune bir de genc insanlarin aktivizmine, genclerin seslerini yukseltmelerine olan toleransa da bir ornek.

Turkiye'de dini tolerans yerine dini baskiyi politika olarak secenlere oy verenlere ve genclere guc verme gucune sahip olup da bu gucu kendine saklayan guclu buyuklerimize bir ornek olur umarim.

Thursday 19 February 2009

GM-Opel

Kuresellesme ve korumacilik uzerinde daha yazimizin murekkebi kurumadan (http://dusunerek.blogspot.com/2009/02/kuresellesme-ve-korumacilik-uzerine.html), dun GM'in Detroit'teki merkezinden yapilan aciklamada Avrupali araba sirketi Opel'in satisi dusunulebilecegi belirtildi.

Acaba kuresellesmenin korumacilikla catismasinin somut sonuclarinin ilk orneklerinden birini boylece gorecek miyiz?

Otomotiv sektorunde calisan veya otomotiv sektorune tedarik eden herkese bu devirde sabir dileyerek bitirelim.

Friday 13 February 2009

Iyi ki dogdun Darwin













Darwin’in 200. Dogumgunu basta Ingiltere olmak uzere dunyanin bircok yerinde etkinliklerle kutlandi.

Kendisi icin en cok hosuma giden ve yeni duydugum tanimlamalardan biri: ‘Laik Aziz.’

Hayatin gelisimini, dunyanin isleyisini, dogumu ve olumu halka aciklayabildigi ve bircok souyu cevaplandirabildigi icin Aziz.

Herhangi bir dine ya da inanca bagli olmadan ama inanclara saygi duyan, saplantilardan uzak, arastiran, dusunen bir bilim adami oldugu icin Laik.

Ozellikle inanc savaslariyla kana bulanan gunumuz dunyasinda, ve ozellikle inanc ayrimlariyla vakit kaybetmekte olan Turkiye’miz icin, Darwin’in sembolize ettiklerinin onemi 21. yuzyilda o kadar buyuk ki.

Takiyuddin’i daha once de yazdik (http://dusunerek.blogspot.com/2008/09/takiyuddin.html). Zamaninda ona karsi cikanlar kazanmis ve ulkemize cok ciddi vakit kaybettirmislerdi.

Bugun de, tabii ki hala cok ciddi karsi cikanlar olmasina ragmen, bati dunyasi Darwin’i, ozgur dusunceyi, ve bilimi kucaklarken, Turkiye’nin hala laikligi tartisarak vakit kaybetmesi cok trajik.

AKP hukumetinin Turkiye’ye verdigi en buyuk zararlardan biri bu olsa gerek.

Iyi ki dogdun Charles Darwin!

Monday 9 February 2009

Kuresellesme ve korumacilik uzerine

Dunyanin yakin gecmisine bakinca Soguk Savas'in bitmesi ve Sovyetler'in dagilmasiyla olusan boslugun ABD onderliginde kuresellesme temasiyla doldurulmus oldugunu goruyoruz.

Servis, urun, ve iscilerin kure uzerinde daha serbest dolasimini ve cok uluslu sirketlerin daha da guclenmesini saglayan bu sisteme gore ulkeler bircok urunu kendileri uretmek yerine daha ucuza ithal edebiliyorlar, teoride buradan elde ettikleri kazanclari baska yatirimlara, uluslararasi alanda rekabet gucunu kaybetmemis sektorlerine yonledirebiliyorlardi. Musteri daha kaliteli urunu daha ucuza tuketebiliyor, rekabet gucu yuksek sirketler de uluslarasi pazarlara girebildikleri icin hizli buyuyebiliyorlardi.

Kuresellesme sadece Turkiye'de degil, bircok ulkede bircok sektoru oldurdu. Ornegin ABD ve Ingiltere artik insan gucune dayali uretim gerektiren sektorlerde Asya ile basedemez oldu. Bu ulkelerde babalarinin calistigi fabrikalari kapatildiktan sonra sanat galerisi ya da gece klubu olarak kullanan yeni nesiller buyuyor.

Finansal olarak baslayip da hizla ekonomik bir sekle burunen ve global bir resesyona kadar ulasan bu krizin yarattigi en dramatik sonuclardan biri ulkelerin, daha dogrusu hukumetlerin, basta bankalar olmak uzere cesitli sektorlere sunmus oldugu kurtarma paketleri sayesinde bu sektorlerde hissedar olmus olmalari olsa gerek.

Hukumetlerin el koyduklari sektorlere vermis olduklari paralarin ve butun bu kurtarma paketlerinin sonuclari artacak olan enflasyon ve elbette ki cok yukselecek olan vergiler olacak. Isin kisasi, bugun gazetelerde okudugumuz kurtarma paketleri yarinin vergileri, yani halk tarafindan fonlaniyor diyebiliriz.

Is burada biraz karisiyor. Alman hukumeti Alman otomotiv sektorunu canli tutmaya calisiyor, ABD hukumeti de ABD otomotiv sektorunu. Ama GM-Opel gibi sirketler gundemde olunca, ABD vergiverenlerinin haliyle vergilerinin kendi ulke ekonomilerini canlandirmak ve GM tarafindaki isleri korumak istemeye haklari var.

Benim cebimden odedigim vergiler artacaksa ben de benim ulkemdeki sektorlere yardimci olmasini ve benim ulkemdeki isleri korumasini isteyecegim elbette.

Iste bu noktada hukumet paketlerinin en can alici sosyal yonunu gorecegiz: korumacilik. Her hukumet kendi vergiverenlerini (ve oyverenlerini) memnun etmek icin kendi ulkesindeki isleri korumaya calisacak. Uluslarasi piyasada rekabet gucu azalmis ya da bitmis bazi sektorlerin bile hukumet destegiyle ayakta kalacagini dusunursek, kuresellesmenin sundugu 'daha kaliteli ve daha ucuz urun' konseptinin tersiyle karsi karsiya kalacagiz. Bu, hem tek basina ulkelerin hem de AB gibi bloklarin uluslarasi ticaret ve rekabet dengelerini cok etkileyecek.

Gecen hafta Ingiltere, Iskocya, Galler, ve Kuzey Irlanda'da enerji sektorunde calisan iscilerin 'Britanya isleri Britanya iscilerine' sloganiyla gerceklestirdikleri grev ornegini burada not edelim.

Ayrica Obama'nin ekonomik kurtarma pakedi tasarisinda da, ozellikle demir-celik sektorlerinden bahsederken, korumacilik temasinin ortaya ciktigini da not edelim.

Onumuzdeki donemde bunlar gibi daha cok ornek gorecegimizi tahmin ediyorum. Daha gecen senelerde Cin'e uluslararasi ticari kurallari cignedigi iddiasiyla baski yapilmaktayken, bati dunyasi icinde bile karsilikli defansiflesmenin dogurabilecegi ticari savaslarla dunya olarak epey yorulabiliriz.

Toparlamaya calisacak olursak, korumacilik temasinin onumuzdeki donemde ABD ve Ingiltere basta olmak uzere asagi yukari butun resesyondan cikmaya calisan bati ulkelerinde onemli bir tema olacagindan suphemiz olmasin.

Turkiye'ye baglamaya calisirsak, ulkemizi yonetenler sacmasapan siyasi davalarla veya ideolojik ayrimcilik politikalariyla vakit kaybetmektense Turkiye'nin uluslararasi piyasalarda rekabet gucune sahip oldugu sektorlerdeki liderlik konumlarini arttiracak yatirimlar yapmak ve kalifiye insan yetistirme planlari-programlari gelistirmek zorundadir.

Ancak AKP hukumetinde ne bu anlayisi ne de bu vizyonu gorebilmek mumkun degil.