Friday 19 December 2008

I.Melih'in son kullanma tarihi gecti mi?












Ugur Dundar’in sundugu ‘Yuzlesme’ adli programla ilgili genel kani, Kemal Kilicdaroglu’nun I.Melih Gokcek’i yuzlesme sirasinda adeta kilictan gecirdigi yonunde.

Dogalgazdan sayaclara Kilicdaroglu’nun gundeme getirdigi yolsuzluk iddialarina karsi cevap veremedigi icin agiz dalasina girismeye calisan, Ugur Dundar’a cikismaya yeltenen, ve surekli terleyen I.Melih’i butun Turkiye seyretti.

AKP kampinda dahil memnuniyetsizliklerin belirtildigi konusuluyor.

Karayalcin’in ivme kazandigi bu kritik haftalarda CHP, Ankara, ve Turkiye icin cok pozitif bir gelisme.

1994’te ettigi unlu “ben boyle sanatin icine tukururum” lafindan beri antipatisini gittikce arttirmis bu kisiye Ankara’nin 15 senedir nasil tahammul ettigini kestirebilmek guc. Ama artik curuk bir elma gibi son kullanma tarihini gecirmis oldugunu gozler onune seriyor. Umid ediyorum ki Ankara 2009 yerel secimlerinde dogru karari verecek, curuk elmalari cope atip taze elmalardan isiracaktir.

Yoksa hepimiz en icten bir sekilde "Ankara'nin tasina bak, gozlerimin yasina bak" sarkisini soyleyip hungur hungur aglamaliyiz.

Tuesday 16 December 2008

Thursday 11 December 2008

Katil

















Bayramin dorduncu gununde Kerkuk’un kuzeyinde coluklu-cocuklu bir ana-baba gunu yasanmakta olan kalabalik Abdalla adli kebapciya giren ve uzerinde tasidigi bombayi patlatarak 55 kisiyi oldurup 109 kisiyi yaralayan saldirganla ilgili haberi biraz once okudum.

2003’te George W. Bush liderligindeki Amerikan isgalinden beri Irak’ta olen insan sayisini tahmin edebilmek cok guc. Soyle bir internete bakinca en dusuk tahminin bile 151,000 insan oldugu goruluyor, ki o da bir sene once yapilmis bir tahmin. The Lancet adli tibbi yayinin Temmuz 2006’daki tahmini 655,000 idi. Just Foreign Policy adli organizasyonun yeni tahminine gore 1.2 milyondan fazla Irakli hayatini kaybetti.

Ve bugunku habere bakinca, bayram da olsa, Iraklilar hayatlarini kaybetmeye devam ediyor.

Neresinden ve nasil bakarsaniz bakin, olenler ve yaralananlarla birlikte yuzbinlerce, milyonlarca insandan bahsediyoruz.

Tarih W’yu unlu sapsalliklariyla da hatirlayacaktir elbet, ama tarih kendisini herseyden once bir hic ugruna bu insanlik katliamini gerceklestirdigi icin bir katil olarak hatirlamali ve yargilamalidir.

Friday 28 November 2008

Muhalefet

Madem ki muhalefet yapacagiz diye yola ciktik, bugunlerde muhalefet yapmak icin elimize gecirebilecegimiz bazi harika malzemeleri kullanmaliyiz.

Ornegin dunyanin bugunlerde popularitesi en dusuk insanlarindan biri olan George W. Bush'un ve ailesinin bazi arkadaslariyla olan mutlu fotograflarini yayimlayabiliriz.

Iste bazi ornekler:

















Oysa George W. Bush veya ailesinin yanina yaklasan insanlarin tepkisi asagidaki delikanli bebegin yaptigi gibi olmali:

















Iste bu da Cuma aksami muhalefetimiz olsun.

Yerel Secimlere Dusmeye Baslayan Golge

AKP hukumetinin aldigi her karar, verdigi her demec, ve kisaca yaptigi her seyin yerel secimlerde kendi kalelerinde iyice guclenmek ve Izmir, Cankaya, Eskisehir gibi yeni kazanclar elde edebilmek icin oldugunu Turkiye’de yasayan ve gozleri acik herkes goruyor.

Finansal krizi ‘hamdolsun’ atlatacagimiz inanci, ekonomik krizin ‘teget gececegi’ inanci, ve IMF ile hala bir stand-by anlasma yapilmamasinin ardindaki gercek de bu zaten.

Bugunku haberlerde AKP’nin yerel secimlerden de zaferle cikabilmek icin nasil bir orgutlenmeye girmis oldugunun carpici bir noktasi vurgulaniyor.

2007 secimlerinde 42,626,733 kisi secmen kutugune kayitliyken, 2009 yerel secimleri oncesi bu sayinin 48,265,644 olarak aciklanmasi endise vericidir.

Alti milyonluk bir secmen artisi soz konusu olmayacagina gore arka planda bir takim oyunlarin dondugu suphesi uyandirmaktadir.

Sistemin dogrulugu ve saglikli isleyisini saglayacak kimi devlet memurlarinin da alti senedir kanirta kanirta suregelen AKP kadrolasma projesinden nasiplerini aldiklarini ve yanlislar yapilmasina goz yumabileceklerini dusunuyorum.

Yuksek Secim Kurulu Baskanligi basinda okudugumuz bu sayilarla ilgili bir aciklama yapmakla yukumludur. Yoksa daha secimlere girmeden secimlerin temizligi ve saglikli isleyisine golge dusmus olacaktir.

Friday 14 November 2008

Hatirlatma

















Turkiye Cumhuriyeti Anayasasinin ilk dort maddesi:

Madde 1: Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Madde 2: Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Madde 3: Türkiye Devleti, bölünmez bir bütündür. Resmi dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı İstiklal Marşı, başkenti Ankara’dır.

Madde 4: İlk 3 madde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.

Tuesday 4 November 2008

Barack Hussein Obama















Demokratlarin Baskan adayi olarak secildiginden beri zenci bir Baskani olan ABD’yi ve dunyayi gozumun onune getirmeye calistim.

Son sekiz senede W hukumetinin yanlis vizyonu ve beceriksizlikleri sayesinde ABD’nin yavas yavas dunya gozunde sevilmeyen bir ulkeye donususunu seyrettik. Asiri Amerikan borclanmalarinin ve asiri finansal muhendisliklerin fisekledigi finansal krizle birlikte durum son aylarda ABD orijinli butun kapitalist sistemin bile tekrar sorgulanmasina kadar geldi.

Iki aday da bu yuzden ilk once sadece W olmadiklari icin pozitif bir momentumla kampanyalarini surdurduler. Sene basinda iki adayi ayiran en buyuk unsur belki de Irak konusundaki gorusleri iken bugun kendileri Irak konusunda benzer bir yaklasima girmis olmakla beraber, su anda yasadigimiz finansal kriz ve onu takip edecek olan ekonomik krizden ulkelerini nasil kurtaracaklari oyverenlerin kafasindaki bir numarali soru.

Bugun ABD icin de dunya icin de tarihi bir gun. Gobek adi Hussein olan, zenci ve demokrat bir Baskan dunyanin en onemli ekonomisi ve ulkesinin basina gecmek uzere. Simdiden bu sonucun dusuncesi bile beni de, bircok dunyali gibi, cok heyecanlandiriyor. Tecrubesi az olmasina ragmen ekibiyle cok iyi hazirlandigi ve once Hillary’i sonra da McCain’i yenerek kazanacagi bu secim kampanyasi sonunda yorgunlugunu attiktan sonra canla basla calisacagina inaniyorum. Ayrica, bazi konusmalarinda soylediginin aksine, ulkesini icine kapanik ve defansif bir hale getirecek politikalardan uzak duracagini umid ediyorum.

Hangi Bati Avrupa ulkesinde zenci bir aday mesela Basbakanliga bu kadar yaklasti su ana kadar, onu da sorgulamali. Bazi onyargilarin kirilacagi, aydinlik bir dunya icin cok onemli bir adim.

Ote yandan sadece yuzeysel sembollere de cok guvenmemeli. Turkiye Cumhuriyetinde 1993-1996 yillari arasinda bir kadin Basbakan oldugunu ve kadinlarin bugunku toplumdaki konumuna ne kadar az pozitif etkisi bulundugunu da hatirlatmali.

Yolun acik olsun Barack Hussein Obama.

Sunday 2 November 2008

Acildik

Neyse, Digiturk'un yeterince delil gostermemesi sebebiyle blogger ve blogspot icin alinan mahkeme kapatma karari kaldirildi. Bu karar, Digiturk'un davasinin son buldugu ve bir daha mahkeme onune delillerle gelmeyecegi anlamina gelmiyor elbette ki. Ama hem sert tepkileriyle epey gurultu yapan hem de alternatif teknolojiler sayesinde yazmaya devam eden Turkiye blogculari su son bir hafta herhangi bir hukumet ya da mahkeme karariyla kolay kolay susturulamayacaklarini tum dunyaya gostermis oldular.

Yeni bir hafta basliyor. Finansal krize devam. Amerikan secimlerine devam. Yazmaya devam.

Saturday 25 October 2008

AKP Turkiye'sinin icler acisi hali














Biraz once aldigim habere gore Diyarbakir 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafindan blogger ve blogspot siteleri Turkiye Cumhuriyeti'nde dun, 24 Ekim 2008 tarihinde, kapattirilmis.

blogger ve blogspot biliyorsunuz dunyanin en cok ziyaret edilen sitesi google’in servisleri.

Ayrica dusunerek de biliyorsunuz bir blogspot/blogger sitesi.

Blog yazmak kendi halinde dusunce ozgurlugunun siberuzayda en guzel ornegi.

Blogger’in kendi sitesinden blog’un tarifi soyle:

“Blog kisisel bir gunluktur. Bir konusma platformudur. Ortak calisma alanidir. Politik emprovizasyondur. Son-dakika haber kanalidir. Baglantilarin derlemesidir. Kisisel duygu ve dusuncelerinizdir. Dunyaya mesajlarinizdir.

Blog’unuz siz ne isterseniz odur. Milyonlarca blog var, istediginiz sekillerde ve ebatlarda, ve hicbiri uzerinde herhangi bir kural yok.

En basitinden, blog duzenli yazilan yazilan bir internet sitesi. Okurlar yeni yazdiginiz yazilari en yukarida goruyorlar. Sonra ilgilenirlerse altina yorum yaziyorlar. Veya yazmiyorlar.

Blogger’i baslatigimiz 1999’dan beri, blog’lar interneti yeniden sekillendirdi, politikaya somut katkilarda bulundu, gazeteciligi derinden etkiledi, ve dunyanin her yerinden milyonlarca insanin birbiriyle konusmasini ve seslerini yukseltmesini sagladi.

Ve bize oyle geliyor ki daha isin baslarindayiz.”

Ne yazik ki 21. yuzyil Turkiye’sinde blog’lar uzerinde artik kurallar var, hatta kurallarin en acisi, erisim yasagi kurali var.

blogger dunyanin bir numarali blog servisi oldugu icin dusunerek'imizi burada baslattik. Daha ikinci ayimizi dolduramadan Turkiye’deki okurlara erisimimiz mahkeme karariyla durduruldu!

Belki milyonlarca blog okuru ve yazari Turkiye Cumhuriyeti’nin mahkeme karariyla susturuldu.

Gercekten susturmak istiyorsaniz en iyisi google’i kapattirin, kimse dunyaya erisemesin, hatta en basitinden internete erisim durdurulsun, sadece atv ya da TRT seyredilsin, sadece Sabah ya da Yeni Safak okuyalim.

blogger/blogspot’u kapattiran bu mahkeme kararina tepki cok siddetli ve cok yaygin olmali. Turk ve konudan haberdar yabanci blog yazarlarinin bugun butun enerjilerini buna harcamalari gerekiyor.

Bu arada, RSS Reader teknolojisini kullanarak, istenilen verimde olmasa da, blog'lara hala erisim oldugunu duyuyorum.

Konusmak ve dinlemek isteyen insanlari yasaklarla susturabileceginizi mi saniyorsunuz?

Bastirilan seslerin daha da kuvvetli ve daha da agir bir sekilde er ya da gec ensenizde patlayacagini bilmiyor musunuz?

Iste 2008 yilinda Basbakan Erdogan’in Cumhurbaskani Gul’un ve AKP Turkiye’sinin icler acisi hali.

Muazzam ehemmiyet tasiyan konular arasinda bogulmamak















Son birkac gundur bilgisayarimin basina blog’umuz dusunerek icin yazi yazma niyetiyle oturuyorum ama bir turlu ne konuda yazacagima karar veremiyorum.

Eskiden Finlandiya’yla ilgili “ulkede o kadar az sey oluyor ki, birinin ayagi kirilsa gazeteler bu haberi kapak yapar” denirdi.

Ekim 2008 Turkiye’sinde durum bunun tam tersi: bu hafta yazi yazmak icin konular arasindan konu secmekte ve bogulmamakta zorlandim. Muazzam ehemmiyet tasiyan bir buyuk konudan oburune atladim, dusuncelerim dallandi budaklandi, bir haberi okurken baskasina cekildim, bir videoyu kliklerken oburu gozume carpti, sonra bir bakmisim saat geceyarisini gecmis ve gozlerimi acik tutmakta zorlaniyorum.

Hakikaten inanilmaz ve tarihi bir hafta daha gecirdik.

Once kapitalist sistemde emsali gorulmemis uluslarasi finansal krizin gelismekte olan piyasalara ve tabii ki Turk borsalari ve lirasina da atlamis olmasiyla ilgili yazmak istedim. Daha once de yazdik, panik yaratmaktansa guven asilamak iyidir ama “bize bisi olmaz” kafa yapisi cok tehlikelidir ve gerekli bazi adimlarin atilmasini geciktirebilir. Elbette dolar sonsuza kadar cikmayacak ve elbette Turkiye’nin uzun vadeli buyume potansiyeli veya demografik yapisi degismeyecek, o yuzden kriz dalgalarinin sakinlesmesiyle birlikte, ilgi reel ekonomideki etkilerin anlasilmasina ve yaralarin sarilmasina dogru kayacak. Herseye ragmen Turkiye gelismekte olan piyasalar arasinda su ana kadar bu krizin hazmi sirasinda iyi not aldi, ve bu ilerisi icin umit verici bir durum.

Sonra AKP’nin laiklik karsiti tam otuz tane icraatin odagi oldugunu Resmi Gazete’de yayimlayarak tekrar tescilleyen Anayasa Mahkemesiyle ilgili yazmak istedim. Dinin siyasete alet edilmesinin tehlikelerini ozetleyen aciklamalar sonunda AKP’nin “demokratik rejim icin yarattigi tehlikenin onemli boyutlara ulastigini” tekrar vurguladi. Ve en onemlisi, parti kapatilmasi yerine verilen hazine yardimini kesme cezasinin bu problemi elbette cozmeyecegi hatirlatildi. Probleminin cozumunun ne oldugu zaten her daim ana konumuz, tabii ki gunlerce, haftalarca, aylarca, belki yillarca uzerinde calisilmasi gerekiyor, ama blog’umuzun adiyla baslayarak, yani dusunerek, kor inanc yerine akilciligi one cikarabiliriz, kor takipcilik yerine sorgulamayi deneyebiliriz, ve belki etrafimizla, ailemizle, yakinlarimizla, ve en onemlisi cocuklarimizla baslayabiliriz. Unutmayalim ki kucuk beyinlerin kucuk yaslarda yikanmasi problemin cozumunun bir nesil daha ileri atilmasina sebep olacaktir.

Daha baska yazacak o kadar cok konu vardi ki…

Artik tamamen bir komediye donusmus Ergenekon adli davada ilk tutuklamadan 17 ay, dokuz gozalti dalgasi, ve binlerce sayfalik bir iddianameden sonra Silivri’de baslayan ve baslar baslamaz salonun buyuklugu yetmedigi icin ertelenen ilk durusma…

Iki haftadan az bir zaman kalmis ABD baskanlik secimleri ve Obama-Biden’in McCain-Palin’e karsi hafif onde olmasinin dunyaya ve ulkemize verdigi hissiyatlar, Palin’in taklidini harika yapan Tina Fey’le canli yayina cikmasi…

Basbakan Erdogan’in Guneydogu ziyareti sirasinda dukkan sahipleri tarafindan kapanan kepenkler, yapilan protestolar…

Melih Gokcek’in Genclik Parkini “aile parki” haline getirme ve 65 yildir devam eden alkollu icki servisini durdurma planlari…

Metris Cezaevinde iskenceden oldugu itiraf edilmis olan Engin Ceber…

Aktutun’de bu sefer gerceklesmeden once durdurulabilen yeni terror saldirisi…

Basbakan’in CHP’ye “copluk” diyerek klasik uslubundan bir ornek daha sunmasi…

Oyle bir devirdeyiz ki, her biri uzerinde dusunerek, yazarak, tartisarak saatler gecebilecek muazzam ehemmiyet tasiyan konular bir haftaya, bazen bir gune sigiyor. Boyle zamanlarda yukarida bizi birbirimizden ayirmaktansa birlestirebilecek veya halki tehditler savurup korkutmaktansa rahatlatabilecek, akilci ve guclu bir lidere o kadar ihtiyacimiz var ki. Ne yazik ki Basbakan Erdogan Turkiye’nin bu kisacik yazida bile ozetledigimiz problemlerine cevap verebilmek bir yana, cogunun altinda kendisinin ve partisinin politikalarinin imzasi koymakla, yukarida gosterdigimiz Musa Kart’in ne kadar usta bir karikatur anlatimi oldugunu da tekrar tekrar vurguluyor.

Tuesday 14 October 2008

Adnan Oktar'dan internet, Darwin, ve Turkiye uzerine inciler















Adnan Hoca lakapli Adnan Oktar’in Cihan Orhan ile yaptigi soylesinin ilk iki bolumu http://www.patronlardunyasi.com/ sitesinde yayimlandi.

Yorum yazmak icin soylesinin tumunu okumayi bekleyemeyecegim.

Oncelikle yaratiliscilara bir mujde: Oktar evrim teorisini karalayan 800 sayfalik unlu basyapiti Yaratilis Atlasi’nin dorduncu ve besinci ciltlerini de hazirliyormus. Mahkeme davasiyla sitesini Turk okurlara kapattirdigi Richard Dawkins’e bu yeni ciltlerin de birer kopyasini yollayacak mi bakalim?

800 sayfalik, luks kuse kagida basilmis, yaklasik alti kilogram agirligindaki Yaratilis Atlasi’nin yeni ciltler icin finansmaninin devam ettigini gormek gunumuz konjonkturunde hic sasirtici degil elbette. Ancak Oktar’in sadece kendini gecindirecek kadar ticaretten para kazandigini, uzerinde tek bir tane bile mal varligi olmadigini, ve bankada birikmis parasi olmadigini soylemesi gulunc geliyor.

Sadece http://www.harunyahya.org/ sitesindeki profesyonel, studyo fotograflarina bakmak bile arkasindaki finansal destekle ilgili bir fikir veriyor aslinda.

Oktar soyleside cok tehlikeli konulara giriyor. PKK ile Bati Avrupa’nin, iki tarafin da Darwinizm ve sosyalizme inandiklari icin anlasabildiklerini ve Darwin’in Turk milletini ‘bir nevi hayvan turu’ olarak tanimladigini iddia ediyor. Askla ve sevkle, koy koy kasaba kasaba gezerek, veya havadan atilan kitap ve bildirilerle, Kurt halkimiza Darwinizmin gecersizligini ve anti-komunist dusunceleri anlatmak icin devletten guvence ve yardim isteyecek kadar bile ileri goturebiliyor.

Internetin ‘ahir zamanda İslam ahlakının hakim olması için Allah tarafından özel yaratıldığı belli’ oldugunu soyleyen Oktar, mucadelesinin Yahudilere degil de ateistler ve masonlara karsi oldugunu soyleyerek ve 10 yil icinde kurulacak Turk-Islam birligi cercevesinde Turkiye-Suriye-Irak-Gurcistan-Azerbaycan ulkelerinin birlesecegi tahminiyle sozlerini bitiriyor.

Gunumuz bilim bulgularinin isiginda Darwinizme saldiracak konu bulmakta gorunuse bakilirsa artik epey zorlanan Oktar'in, Turkiye'nin en ciddi ve en hassas ic ve dis problemlerinden biri olan PKK teroru konusunu Darwinizme baglamaya calismasi ozde cok yanlis ve cok tehlikeli bir saldiri.

Oktar kendisini internet sitesinde ‘hayatını tamamen Yüce Allah'ın varlığını ve birliğini insanlara anlatmaya ve Kuran ahlakını yaymaya adamış olan bir kişi’ olarak tanitiyor.

Hayatini bir ideolojiye, bir inanca, ya da bir kitaba adayan kisilere, katilsak da katilmasak da, saygi duymaliyiz. Ama bu inandigi kitaptaki ideolojiyi bir baskasina, bana, cocuguma, cevresine dayatirsa, ya da inanmadigi dusuncelerin yayimlandigi internet sitelerini mahkeme zoruyla kapattirirsa, ya da bilimden uzak kitap ve yazilari yalan ve safsatayla doldurup da bilim diye satmaya calisirsa, iste bunlar ciddi problemler.

Milli Egitim Bakanligi verilerine gore, Turkiye’de 34,093 ilkokulda okuyan 10.9 milyon ogrenci, 3,830 genel lisede okuyan 2.0 milyon ogrenci, ve 4,450 mesleki ve teknik lisede okuyan 1.3 milyon ogrenci var.

Bu mesleki ve teknik liselerin 456 tanesi imam hatip lisesi; bunlarda 130 bin ogrenci okuyor.

1970 yilinda Turkiye’de sadece 40 tane imam hatip lisesi oldugunu da parantez acip vurgulamaliyiz.

Siz-biz ayriminin iyice koruklendigi gunumuz AKP Turkiye’sinde imam hatip liseli olmanin ve “Islami burokrat” olarak yetismenin gelecegiyle ilgili kararlar vermekte olan genc insanlarimiz uzerindeki heveslendirici etkisi ortada.

Gectigimiz egitim yilinda (2007/2008) 1.1 milyon ilkogretim, 466 bin genel lise, ve 265 bin mesleki ve teknik lise ogrencisi mezun ettik.

21. yuzyil Turkiye’sinde hala Din-Bilim kavgalariyla vakit kaybetmemiz trajiktir.

Turkiye’nin gelecegi bu ilkokul ve liseden her sene mezun ettigimiz yaklasik 1.8 milyon ogrencinin hayatini Yuce Allah’a adamis Adnan Hoca’yi da aydin dusunme vahalari yaratmaya adamis Richard Dawkins’i de okuyup, dusunerek kendi dogrularini bulurken inanclar yerine bilimselligi secebilmesine baglidir.

Friday 10 October 2008

Finansal krizi babaannemize anlatmak












Universitede bir hocam bazi cok komplike konulari kafamizda basite indirgememize yardimci olmak icin soyle sorardi:

“Babaannenize anlatiyormus gibi anlatin.”

Su andaki finansal krizi babaannemize anlatmayi deneyeyim.

“Sub-prime mortgage” dersem babaanne “o ne ki yavrum?” diyebilir, “credit crunch” dersem “cok yasa” diyebilir, o yuzden cok basit ozetlemeye calismaliyim:

Babaannecigim, son yillarda mesela ev almak icin borc almak isteyen insanlara borc vermek isteyen ve parasi bol olan o kadar cok banka ve kurulus vardi ki, birbirlerinin uzerlerinden atlayarak borc verebilmek ve kar edebilmek icin hayatta geri odeyemeyecek ve kazanci belli insanlara cok fazla ve cok ucuz faizlerle borclar verilmeye baslandi. Sonra bu borclar birbirlerine eklendi, toplandi, paketlendi, ve elden ele bir borcverenden baska bir borcverene gecirilmeye baslandi. Sadece insanlar degil bankalar, sadece bankalar degil sirketler, sadece sirketler degil ulkeler, sadece ulkeler degil butun dunya asagi yukari bu oyunun ve daha fazla kar etme acgozlulugunun parcasi oldu. En sonunda o kadar buyuk meblaglar ve o kadar karmasik borc iliskilerine girildi ki, elinde buyuk alacaklari olan kendileri de borclanmis insanlar, alacaklarinin cok daha azina razi olmaya basladilar ve herkes birbirinden parasini geri almaya calisti. Iste burada bazi insanlar, sirketler, ve ulkeler artik pes ettiler ve iste son uc haftadir yasadigimiz pespese iflaslar basladi. Kimi hukumetler serbest kalmasina sonuna kadar inandiklari borc alip verme sistemini biraz fazla serbest biraktiklarini anlayip yeni kurallarla daha siki kontrol etmeye basladilar. Kimi hukumetler henuz durumu tam olarak anlayabilmis degiller. Kimi hukumetler ise (burada babaanneye goz kirpilir) “bize bisey olmaz” havasindalar. Sorma babaannecigim. Sonucta insanlar is kurmaya, para harcamaya, borc almaya, ev almaya, gezmeye, eglenmeye, ve yasamaya elbette ki devam edecekler. Bunlari yaparlarken bu krizi yasamis insanlar biraz daha ayaklari yere basarak hareket edecekler, biraz daha mutevazi olacaklar, ve biraz daha dikkat edecekler gibime geliyor. Arada da butun dunya su anda baslamis olan bu gecis donemini yasayacak. Hatta birsey soyleyeyim sana, bu en kotusu olabilir ama bunun gibi kriz donemlerini daha once de yasadik, daha sonra da yine yasayacagiz, cunku insanoglu olarak acgozluluk hafizamizi kisaltiyor bazen. O yuzden haydi bana ver simdi o kiymali borekten biraz daha ve bosver bunlari!

Oldu mu, ne dersiniz?

Hizimi alamiyorum ve cok daha kisa bir sekilde bir daha anlatmayi deneyecegim:

Babaannecigim, bir kayayi kaldirmak icin kaldirac kullanmaya alistik. Hatta kaldiraci da baska bir kaldiracla kaldirmaya alistik. O kadar rahata alistik ki kollarimiz zayif dustu. Ve tabii ki kaldiraclarimiz yuku kaldiramayip kirildilar. Bundan sonra kaldirmamiz gereken kayalari bir sure kollarimizla kaldirmak zorundayiz.

Daha mi iyi oldu ne?

Hepimize bu zorlu gunler kolay gelsin.

Tuesday 7 October 2008

Ayni gazetenin ayni sutununda 25 sene














Bu bayramda okudugum ve cok hosuma giden kisa bir yazi dizisinden bahsetmek istiyordum ki bayramin sonunda yeni bir Aktutun saldirisi ve yine 17 sehit verdigimiz haberiyle sarsildik.

2003'te ABD'nin Irak'i isgaliyle birlikte tekrar hortlayan PKK terorunun 1993-1995 donemi gibi cok aktif oldugu bir donem yasiyoruz ne yazik ki. Ne W, ne Barzani, ne de Talabani'ye yeterince baski yapamadigimiz icin, bir turlu onleyemedigimiz bu terorist aktivitelerinin ne yonde gidecegi ABD secimleri sonrasi yeni baskanin ekonomik kriz ve Kuzey Irak karsisinda izleyecegi politikalarla da alakali olacak. O yuzden bugunlerde surekli gundemde olan ekonomik kurtarma paketlerinin de, Biden-Palin veya Obama-McCain tartismalarinin da bolgede ileride barisin saglanmasi umitleri acisindan onemi buyuk.

Bayramda seyahat etme firsati bulamadim ama Gungor Uras'in Milliyet'teki Guneydogu Anadolu ziyaretlerini anlattigi seriyi ilgiyle takip ettim. Asagiya linklerini kopyaliyorum:

Antakya:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&Date=06.10.2008&ArticleID=999041&AuthorID=54&b=&a=Güngör%20Uras&ver=37

G.Antep-I:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&Date=06.10.2008&ArticleID=998776&AuthorID=54&b=&a=Güngör%20Uras&ver=60

Urfa:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&Date=06.10.2008&ArticleID=998427&AuthorID=54&b=&a=Güngör%20Uras&ver=65

G.Antep-II:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=999299&AuthorID=54&Date=06.10.2008&b=Belediyeler%20iyi%20calisirsa%20sehirler%20guzellesiyor&a=Gungor%20Uras&ver=47

Hem gidip gezme firsati bulamadigim bu sehirlerimizle ilgili intibalarini hem de ekonomik krizin sehir esnafi uzerindeki etkilerini okumayi, gunumuz Turkiye'mizi daha iyi tanimak acisindan faydali buldum, neredeyse bayramda gezmis kadar oldum.

Prof. Dr. Gungor Uras'in http://www.gungoruras.com/ sayfasinda acikladigi uzere, Milliyet'teki Gungor Uras imzali yazilarinin yanisira Dunya'da da Tevfik Gungor adiyla kose yazarligini surduruyor.

Hatta bugunku Dunya yazisinda, 5 Ekim 1983'ten beri, yani tam 25 senedir ayni gazetenin ayni sutununda ara vermeden yazdigini ve 7,000 kadar kose yazisinin yayimlandigini vurgulamis.

Ben kendisinden cok sey ogreniyorum.

Ve daha binlerce yazisini okuyabilecegimi umuyorum.

Saturday 4 October 2008

Hiristiyan tutucu seksilik















Basta ABD olmak uzere bati dunyasi ekonomik krizle iyice bogusurken vakit hizli geciyor: dunyanin onumuzdeki dort sene gidisatini onemli sekilde etkileyecek olan ABD Baskanlik secimlerine bir ay kaldi.

McCain Baskan Yardimcisi adayi olarak Sarah Palin’i sectiginden beri deyisin tam anlamiyla ‘ortalik senlendi.’ Alaska Rusya’ya yakin oldugu icin dis politikadan anladigini belirtmesinden tutun, hangi gazeteleri okuduguyla ilgili soruya ‘hepsini’ deyip de bir tanesini bile sayamamasina kadar, internet sayesinde her gun Palin’in gaflarini seyredebiliyoruz (youtube’a erisim mahkeme karariyla yasaklanmamis ulkeler bu konuda daha ondeler elbette).

Biden ile olan Baskan Yardimcisi tartismalarinda buyuk bir gaf cikmadigi icin hayal kirikligina ugrayanlardan olmama ragmen, goz kirpmalari, aksanini abartarak halktan biriymis gibi gozukmeleri, ve bircok soruyu cevaplandirmaktansa onceden cok detayli tasarlanmis dolambacli konusmasini yapmasi bana cok antipatik gelmeye devam ediyor.

Eski guzellik yarismasindaki genclik resimleri ve adeta fotograflandirilmasina ozen gosterdigi bacaklariyla ABD’nin en seksi valisi oldugu dusunuluyor.

Hiristiyan tutuculugunun yilmaz savunucusu, kurtaj hakkinin ve escinsellerin buyuk dusmani, halkin silah tasima ozgurlugunun destekcisi, idam cezasinin devamini isteyen, evrim teorisi yerine yaratilisa inanan, kuresel isinmanin insanoglunun yaptiklarinin sonucu olmadigini dusunen, Irak isgaline bir Amerikan zaferi olarak hitab edebilen, ve hayatinda ABD sinirlari disina ilk defa 2007 senesinde cikmis bu hanimefendinin ben herhangi bir seksiligini goremiyorum.

Tuesday 30 September 2008

Kemal Kilicdaroglu













CHP Istanbul Milletvekili Kemal Kilicdaroglu’nun adini son haftalara kadar pek duymamistik.

Zaten epey uzun suredir CHP’de Deniz Baykal’dan baskasinin adi pek duyulmuyor.

Ama Temmuz 2007 secimlerinde ‘Baykal’a ragmen’ CHP’ye oy vermis olan 7.3 milyon icin de, ‘Baykal yuzunden’ AKP’ye oy vermis kimbilir belki milyonlar icin de Baykal disinda bir CHP’linin on plana cikmasi o kadar mutluluk verici ki.

Ustelik de Saban Disli ve Dengir Firat konularinda oldugu gibi yolsuzluga karsi savastigini iddia eden AKP hukumetinin yolsuzluklara derinden bulasmasini belgelerle ispatlayarak.

Ustelik de tam yerel secimler oncesi.

Hatta bugunku gazetelerde Kilicdaroglu’nun yerel secimlerde CHP’nin Istanbul Buyuksehir Belediyesi adayi olabilecegi bile yaziliyor.

Kilicdaroglu’nun http://www.kemalkilicdaroglu.com/ adresinde kendi internet sitesi de var. Rantciligin ve yolsuzlugun normal calisma ve yasam kosullarinin vazgecilmez parcalari oldugu gunumuz Turkiye’sinde konutlarinin adres ve degerini, kac pirlanta yuzuk ve kac cumhuriyet altini sahibi oldugunu sitesindeki 2007 malbeyaninda okuyabilmek mumkun.

Onumuzdeki hafta ve aylarda Kemal Kilicdaroglu adini daha da sik duyacagiz sanirim.

Sunday 28 September 2008

Yerel secimler oncesi "siyasi santaj"

Bugunku Cumhuriyet’te Leyla Tavsanoglu’nun Eskisehir Buyuksehir Belediye Baskani Yilmaz Buyukersen ile yaptigi Pazar soylesisi gunumuz AKP Turkiye’sinde yerel secimler oncesi iktidar partisinin kafa yapisini cok guzel ozetliyor.

Rektorluk ve Radyo Televizyon Yuksek Kurulu Baskanligi da yapmis, dogma buyme Eskisehirli Prof. Dr. Yilmaz Buyukersen, 1999’da DSP aday olup kazandigi Eskisehir Buyuksehir Belediye Baskanligi gorevini 2004 secimlerinden de basariyla cikmasiyla birlikte gunumuzde hala surduruyor.

Soylesiden en carpici yorumlari asagiya kopyaliyorum:

“Ben beş yıldan beri meclislerden hiçbir projemi geçiremedim. Hali hazırda yaptığım hizmetler ise 1999-2004 büyükşehir belediyesi meclis üyelerinin tamamının, ilçe belediye başkanlarının, il genel meclisi üyelerinin DSP’li olduğu dönemde karara bağladığımız projelerdir.”

“Beni seçtirmemek için çok uğraşıyorlar. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan elinden gelen her şeyi yapıyor beni seçtirmemek için. Şehirlerimizin uygar kentler haline gelebilmesi için bu rant yağması, çoğunlukta olmanın verdiği pervasızlık nedeniyle bitecek gibi görünmüyor. Şehirlerimizin gelecekleri de bu nedenle pek parlak olmayacak gibi.”

“Aslında Unakıtan’la ilişkilerimiz çok iyi. Benim olduğum ya da olmadığım yerlerde benden kibar biçimde söz ediyor. Ama bazen TOKİ anahtarlarını verme töreninde ben yoksam, “Sizden büyükşehri istiyorum” diyor. Kimi gazetecilerle toplantı yaparken, “Yahu, bu büyükşehri ne yapacağız” diye sorular soruyor. “Kasanın anahtarı bende. Eğer büyükşehir belediye başkanlığını AKP’ye verirseniz size her türlü yatırım ve imkân var. Elimdeki paranın tozu Eskişehir’i ihya etmeye yeter. Ama bir şartım var. Büyükşehir belediye başkanlığını istiyorum” diyor”

“Eskişehir’in ilçe belediyelerinden birisinin meclis üyesi AKP il başkanı. İl yönetiminin bir başka üyesi ilgili belediyenin meclis üyesi. Her ikisi de o belediyenin imar komisyonunda üye. AKP il başkanı o belediyenin aynı zamanda imar komisyonu başkanı. Her ikisi büyükşehir belediye meclisine de üye olarak girdiler. Büyükşehir imar komisyonu başkanı da yine AKP il başkanı. Bunların bir üçüncü arkadaşları var. O da bir başka ilçede meclis ve imar komisyonu üyesi. Her üçü ortak. Yapı denetim şirketleri, proje şirketleri var. Eskişehir’deki yapı denetimi konusunda trilyonlarca ciroya sahip olan bir firma da ortak. Üç şirketleri vardı. Şimdi altıncı şirketlerini kuruyorlarmış. Vatandaşlar yapı denetimi işlerini en çok bunlara götürüyorlar.”

“İller Bankası’ndan kredi almak istedim. Belediye Meclisi borçlanma yetkisi vermedi. Oysa AKP’li belediyeler İller Bankası’ndan muazzam krediler kullanıyorlar. Yatırımların durmasının Eskişehir halkına vereceği alternatif zararları bile düşünmeden siyasi amaçlı, siyasi çıkara, kine, gareze dayanan davranışları var.”

“Ben bu seçimleri merkez sağ ve merkez soldaki partiler için şans olarak görüyorum. Son seçimlerden sonra AKP’nin çizgisi aşağı inmeye başladı. Hatta vatandaşlar 2007 seçim sonuçlarına son derece şaşırıyorlar. Seçimlerde bir şeyler yapıldığından şüphe ediyorlar. Ama sanıyorum Türkiye’yi bugün getirdiği noktayı görenler de AKP’ye oy verdiklerini söylemeye artık utanıyorlar.”

Iste sehrine ve gorevine tutkuyla bagli, basarisi iki secim sonuclariyla tescillenmis, 600,000 nufuslu bir sehrimizin Belediye Baskaninin AKP hukumetinden aldigi baskinin ve onune cikan engellerin bir ozeti. En carpicisi Maliye Bakani Unakitan’in sehri kalkindirmak icin oyverenlere yaptigi “siyasi santaj.” AKP cevrelerinin cemberlerini nasil genislettiklerini basta Saban Disli ve Almanya Deniz Feneri skandallariyla her hafta okuyoruz, biliyoruz. Hepsinin altindan para, ekonomik iliskiler, ve rant cikiyor.

Mart 2009’daki yerel secimlerle ilgili icimizi karartmis oldugumuz su noktada yine Yilmaz Hoca’nin kendi sozleriyle bitirelim:

“Zaman zaman umudum kırılmıyor değil. Ama mücadelemden de vazgeçmiyorum. Çünkü bunların önündeki tek engel benim. Birilerinin çıkıp bunlara “Dur” demesi lazım.”

Thursday 25 September 2008

Guzel Izmir












Turkiye icin artik cok tarihi bir onem tasidigi ortada olan Mart 2009 yerel secimleri yaklasirken Maliye Bakani Kemal Unakitan "Izmir'i istenilen konuma getirmek icin AKP'nin teslim almasi lazim'' buyurmus.

Temmuz 2007 secimlerinde yine kazanamadigi ama beklenenden cok kuvvetlendigi Izmir'i bu sefer kazanmak icin elinden gelen herseyi yapan AKP sonunda basarili olacak mi, gorecegiz.

Maliye Bakanina "istenilen konum" derken tam neyi kastettigini sormak isterdim.

Kordonboyu'nda elele tutusan ciftleri belediye balikcilarinin azarlayarak ayirmalari konumu mu?

Kibris Sehitleri'nde alkol satan restoran sahiplerini sopalarla ziyaret edip kapatma konumu mu?

Fuar'da sergilenen modern heykellerin kimilerince edepsiz sayilanlarina tukurme konumu mu?

Izmirli olmasam da Izmirli yanim kuvvetli bir vatandas olarak Izmirliler adina cevap vereyim:

Kalsin sayin bakanim, Birinci Ligde takimimiz olmamasi haric konumumuzdan memnunuz, ilginize tesekkur ediyoruz.

Tuesday 23 September 2008

Ergenekonda Dokuzuncu Dalga













Bir bucuk yildan beri suregelen ve Ergenekon adi verilen davanin dokuzuncu dalgasinda bu sabah erken saatlerde Tuncay Ozkan'in da tutuklanmasina pek sasirmadim.

Askeriyeden sanat kesimlerine toplumun cesitli gruplarindan, unlu-unsuz, AKP iktidarini elestiren bir cok insana 'darbeci' sifatini yapistiran bu davanin adli sistem tarafindan hazmi belli ki yillarca surecek olmasi ana iddianamenin binlerce sayfa olmasindan ve hala hazirlanmakta olan ek iddianameden soz edilmesinden anlasiliyor.

Hukumete yakin gazetelerin 'ellerine gecen gizli belgeler' sayesinde Ergenekon operasyonel semalari yayimlamalari bana gulunc geliyor (Sabah'taki bilgilere gore Ergenekon orgutunun Teori Tasarim ve Planlama Sivil Daire Baskani Ilhan Selcuk'mus!).

Tutuklamalarin sabahin erken saatlerinde baslayip saatlerce surmesi (Tuncay Ozkan'inkinin sekiz bucuk saat surdugu soyleniyor), evlerden ve ofislerden poset poset, koli koli evrak, yazisma, CD, video kaset, dosya, ve bilgi goturulmesi, binlerce kisinin cep telefonlarinin dinlendiginin artik herkes tarafindan bilinmesi, Kuddusi Okkir'in olumu disinda Eruygur Pasa dahil bir cok tutuklunun saglik durumlarinin kotulesmesi, ve tutuklularin aylar suren ve daha surecek olan bir surece batmis olmalarinin bilinci davanin disa yansiyan carpici yanlari.

Butun bunlar da bana davadaki tutuklamalarin bir adli sonuca ulasmaktan cok pusturma ve gozdagi amacli oldugunu dusunduruyor.

Ote yandan onceki dalgalarda tutuklular arasinda yer alan Ilhan Selcuk ve Mustafa Balbay gibi degerli yazarlarimizin pusturulmaktan cok seslerini artik daha da gur cikarttiklarini gormek ise bana buyuk moral veriyor.

Ayni sekilde http://www.bizkackisiyiz.com/ sitesini de onumuzdeki gunlerde dikkatli takip etmeli. Karsilastirabilmemiz acisindan, su andaki sayiyi da not edeyim: 1,288,979.

Sunday 21 September 2008

Celal Hoca















Celal Sengor, 19 Eylul'de Cumhuriyet Bilim Teknik'te 'İTÜ Açılışında Söylenenler ve Gerçekler' baslikli yazisinda Basbakan Erdogan'in bu acilisa gitmesinden, acilista yaptigi tutarsiz konusmadan, Dawkins'in sitesinden, ve AKP Turkiye'sindeki din havasiyla bilgi edinmenin onune cikartilan engellerden bahsetmis, blogumuzun bugunlerdeki konularini epey yankilamistir. Iste asagida yazisindan bir kucuk alinti:

'Dawkins’in sitesine mahkeme kararıyla engel koymakla kitaplarını yasaklamak arasında hiçbir fark yoktur (neyse ki basit bir internet kültürüne sahip olanlarca gene de internette bu siteye erişmek mümkün! Yasak, bilimi engelleyemez: Galile merhumu hatırlayalım). Her ikisi de bilgiye ulaşımı engelleme suçudur ve Dawkins’in sitesine erişimi engelleyen hakim, kanımca insanlık suçu işlemiştir. Bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülmesi gereken bir haldir.

Şimdi birisi çıkıp dese ki «efendim, bir sürü televizyon kanalında sürekli yapılan din propagandası beni rahatsız etmektedir, zira Müslüman dinine inanmayanlara kâfir diyen metinlerden alıntı yapan, inanmayanları katle özendiren tutumları öven bu yayınlar, şahsıma ve inançlarıma hakaret özelliği taşımakla kalmamakta, kişisel güvenliğimi ve toplumsal barışı da tehdit etmektedir» ve bunu öne sürerek dinî yayın yapan televizyon kanallarını, gazeteleri ve internet sitelerini kapattırmaya kalksa.

O zaman, Dawkins’in sitesine uygulanan karar emsal gösterilerek bu tür yayın organlarının derhal kapatılması gerekir. Tayyip Bey ağzını açmadan evvel ülkesinden kendi devr-i iktidarında ortaya çıkan bu tür manzaraları iyice düşünmelidir.'

Ellerine saglik Celal Hoca.

Hangi Istikrar?

Almanya Deniz Feneri davasinda saniklarin mahkum edilmesi, AKP Turkiye'sinde inanc somurusunden parti finansmanlarina, medya ozgurlugunden uluslararasi siyasal para trafigine, bir takim seylerin nasil isledigini ispatlamis oldu.

Alman mahkemelerini tebrik etmeli.

RTUK, Kanal 7, AKP'nin icinde ve AKP'ye yakin kisiler ve cevreler bu yolsuzluk davasina bogazlarina kadar batmislardir. Bugunlerde her iftarini bir baska siyasal Islam gosterisine ceviren Basbakan Erdogan bu yolsuzluk davasini haber eden basin organlarini once susturmaya calismis, sonra da aleyhlerinde boykot eylemi baslatilmasini istemistir.

Dunya finansal krizinin en can alici anlarinin yasandigi su gunlerde de surekli tekrarladigi 'istikrar onemlidir' mesajiyla adeta AKP'ye saldirmanin veya AKP'ye bir alternatif bile dusunmenin istikrari ve Turk ekonomisini negatif etkileyecegini ima eden Basbakan kendisi de gayet iyi biliyor olmali ki bu dunyada yasanan finansal krizin ebatlari cok buyuktur ve Turkiye'de hukumet degisse de degismese de ekonomimizi kotu etkileyecektir.

En basitinden, finansman bulmanin zorlastigi ortamlarda yeni ev almaktan tutun yeni bir fabrika acmaya kadar tum ekonomik kararlar dikkatle gozden gecirilir, kimi ufaltilir, kimi ertelenir, kimi ise tamamen iptal edilir.

2002-2007 arasinda, dunyadaki pozitif ekonomik ortam ve sonuclarini simdi daha da iyi anladigimiz asiri likidite bollugu sirasinda yakalanan 'istikrar'in sadece AKP politikalarinin marifeti oldugunu dusunmek buyuk bir yanlislik olacaktir.

Turkiye artik siyasi Islami kullanarak hem Deniz Feneri orneginde gordugumuz gibi masum insanlarin inanclariyla oynayarak parasini kendi medya sistemini kurmak icin calan, hem de 'siz-biz' veya 'turbanli-turbansiz' veya 'oruclu-orucsuz' ayirimlarini korukleyerek ulkeyi gittikce daha da kalin bir cizgiyle ikiye bolen AKP ve siyasi Islam politikalarina bir alternatif gelistirmek zorundadir.

Tuesday 16 September 2008

Adnan Hoca

Biraz once gecen haberlerde Richard Dawkins'in 'aydin dusunme vahasi' sitesinin Adnan Hoca tarafindan Turkiye'de kapattirildigi teyid edildi. Asagida NTVMSNBC haberini kopyaliyorum:

'www.richarddawkins.net adlı internet sitesi Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03/09/2008 tarih ve 2008/199 sayılı kararıyla, Adnan Oktar’ın şahsı ve onun “Atlas of Creation” adlı kitabı hakkında kişilik haklarını ihlal eder nitelikteki yazılar nedeniyle tedbiren kapatıldı.'

Din-Bilim duellosu son hiz devam ediyor.

Monday 15 September 2008

Turkiye'nin Isgucu

Birinci ceyrekte %6.7 buyuyen GSMH, ikinci ceyrekte ciddi bir dusus gostererek sadece %1.9 buyudu. Ucuncu ceyrekte toparlanmazsak, artik bir Dogu Avrupa ya da Asya ulkesi gibi degil, bir Bati Avrupa ulkesi gibi buyuyoruz.

Buyumeyi Turkiye'de kimin gerceklestirdigine dair isgucumuzle ilgili Haziran sayilari bugun Turkiye Istatistik Kurumu tarafindan yayimlandi. Ilgimi ceken bazi istatistikleri asagiya not ediyorum:

  • 15 yas ve ustu nufus: 49.9 milyon
  • TUIK'in tanimiyla isgucu: 24.8 milyon
  • Toplam erkeklerde isgucune katilma orani %72.7, kadinlarda %27.1
  • Universite mezunu erkeklerde isgucune katilma orani %84.2, kadinlarda %70.4
  • Istihdam: 22.6 milyon
  • Issiz: 2.2 milyon
  • Toplam issizlik orani: %9
  • Kentlerdeki genc nufusta (15-24 yas arasi) issizlik orani: %20.9
  • Istihdamin %72.6'si erkek, %60.8'i lise alti egitimli, %61.7'si 1-9 kisi arasi calisani olan isyerlerinde calisiyor

Istatistikleri, sayilari herkes okuyabilir. Peki biz dusunerek ne gibi sonuclar cikartabiliriz?

  1. 70 milyonluk bir ulkeyiz ama isgucunun 24.8 milyon, istihdamin 22.6 milyon oldugunu, ote yandan Bati Avrupa'dan bizi farkli kilan en buyuk guclerimizden birinin genc nufusumuz oldugunu, ve 15 yasin altinda 20 milyon kadar bir nufusa sahip oldugumuzu unutmayalim.
  2. GSMH'nin artmasi ile isgucunun artmasi paralel. Kadinlarin toplamda %27.1'inin isgucune katiliyor olmasi carpici bir istatistik. Oysa universite mezunu kadinlarin %70.4'unun isgucune katildigini goruyoruz. Kizlarimiza, ne pahasina olursa olsun, universite egitimi saglamak zorundayiz.
  3. Kentlerdeki genc nufusta (15-24) asagi yukari her bes kisiden biri (%20.9) issiz. Arkadan gelen 15 yasin altindaki 20 milyonluk nufusun da onemli bir kisminin kentlere akacagini dusunmeliyiz. Genclere istihdam saglamanin onemi ortada.
  4. Istihdamin %60.8'i lise alti egitimli. Lise ve universite mezunu insan yetistirmenin degerini hic bir zaman unutmamaliyiz. Her doktora mezuniyet torenine saygi duymaliyiz. Arastirmaci, akilci, aydin bir egitimin yerini hicbir inancin alamayacagini cocuklarimiza dikkatli anlatmaliyiz.
Gungor Uras'in bugunku Milliyet'teki yazisinda benzer istatistiklere verdigi onemi tekrarlayarak bitirelim:

'Bunları bileceğiz ki, bunları izleyeceğiz ki, önümüzü görelim.'

Sunday 14 September 2008

Richard Dawkins






Takiyuddin yazimizin Bilime karsi Din temasina devam.

Aylardir kapali olan youtube'dan sonra Turkiye'de http://www.richarddawkins.net/ adli siteye de erisim yasaklandi.

Unlu Gen Bencildir ve en son Tanri Yanilgisi'nin yazari Oxford'lu bilimadami Richard Dawkins'in resmi sitesi olan http://www.richarddawkins.net/ kendisini bir 'aydin dusunme vahasi' olarak tanitiyor.

Sitesindeki tartisma forumlarinda Harun Yahya adiyla yaratimciligi savunan ve evrim teorisini karalayan Adnan Hoca'ya karsi Dawkins'in okurlarinin yazdiklari onceden Takiyuddin yazisinda yazdigimiz Bilim-Din duellolarinin atesli ornekleriydi.

Din cephesinin Bilim cephesinden gelen aydinca dusunerek yazilmis yazilara en basitinden cozumu: siteyi Turkiye'de kapattirmak, susturmak.

Evrenin sirlarini ogrenmeye calismanin kustahlik sayilmasinin ve Takiyuddin gozlemevinin topa tutulmasinin modern bir versiyonunun 21. yuzyil Turkiye'sinde yine yasandigini gormek ne kadar uzucu.

Saturday 13 September 2008

Çan Kulesi

Biraz da politik ve mizahi nostalji.

Eski Metin Akpinar - Zeki Alasya tiyatrolarindan Ask Olsun'daki Kral (Alasya) ve kizina talip olan Prens (Akpinar) arasindaki politik sohbeti hatirlarsiniz. Ara ara seyretmekte fayda var: politik konularda ulkemizde son otuz senede ne kadar cok seyin hala ayni oldugunu hatirlatiyor.

http://www.youtube.com/watch?v=wU5FO33MCm0&feature=related

Yalniz degisen cok onemli bir nokta var.

Seyredince hatirlayacaksiniz, Kral Prens'in ulkesiyle ilgili orulen politik bir kapinin duvarindan atlamaya kalkip kalkilmayacagini sorunca, Prens 'o biraz zor...' diye cevap veriyor, ve manali bir ifadeyle devam ediyor:

'Çan Kulesinden gozleyenler var...'

Evet, eskiden Prens'in ulkesinde duvarin uzerinden atlamaya calismak zordu, cunku Çan Kulesinden gozleyenler vardi.

Oysa bugun, Çan Kulesi gozlemeyi birakti, kendisi gozlemcilerini duvarin ustunden atlatiyor.

Friday 12 September 2008

Takiyuddin







Bilim ile din arasindaki ezeli tartismalarda hep ornek olarak Takiyuddin'in hikayesini anlatirim.

Bilindigi uzere, Takiyuddin, 16. yuzyil Osmanli Imparatorlugu'nda Muneccimbasi konumundayken Padisah'a verdigi raporuyla kurdurdugu Tophane'deki gozlemeviyle unludur. Anladigimiz kadariyla, zamaninda Avrupa'da gorulen benzerleriyle yarisabildigi dusunulen bu gozlemevi hesap-kitaplariyla, olcum-bicimleriyle tam bir bilim yuvasidir.

Derken veba salgini cikagelir. Osmanli da, zamanindaki Avrupa gibi, vebayi tanrinin bir gazabi olarak yorumlar. Takiyuddin'in gozlemevinin de Allah'i kizdirdigini dusunenlerden devrin Seyhulislami evrenin sirlarini ogrenmeye calismanin bir kustahlik oldugunu Padisah'a yazar ve sonunda Padisah'in verdigi emirle Kaptani Derya gemileriyle bir gece gozlemevini topa tutar ve yerle bir eder.

Arastirmaya, ogrenmeye, akilciliga, aydinliga yonelik Bilim ile bin yil once yazilmis ve insanoglunun uymasi gereken kurallari iceren bir kitaba yonelik Din arasindaki bu duelloyu Din kazanmistir.

Gunumuz universitelerindeki turban tartismalarinda da, konuya genelde esitlikci ve ozgurlukcu yaklasmama ragmen, benim icime sinmeyen konu da bu zaten: bilim ve arastirma yuvasi olmasi gereken universitelerde, laiklik karsiti aktivitelerin odagi oldugu mahkemece tescillenmis iktidar partisinin baskani tarafindan dinin sembolu oldugu acikca belirtilmis turbanin takilmasi. Arastirmak ve ogrenmek istemeyen, ona karsilik bin yil onceki bir kitaptaki kurallara donen bir zihniyetin nasil bilim uretecegini aklim almiyor.

O yuzden bugunku ITU akademik yili acilisina Recep Tayyip Erdogan'in davet edilmesini ve akabinde cikan protesto olaylarini ilgiyle okudum.

Ozellikle de Erdogan'in 'universiteler, her turlu siyasi mudahaleden, devletin, hukumetin mudahalesinden kesinlikle uzak olmalidir' seklinde belirtmis oldugu gorusu ilgimi cekti.

Cunku kagit uzerinde dogruluguna katildigimiz bu dusuncenin Basbakan Erdogan ve Cumhurbaskani Gul'un Turkiye'sinde pratikte gerceklesmediginin daha cok yeni kanitlandigi bir universite ITU: bu 'asirlardir cagdas' universitede rektoru ikinci dort yillik donemi icin de goreve devam secimini farkla kazanmis olmasina ragmen Cumhurbaskani tarafindan iktidar partisine yakinligiyla bilinen baska bir rektor adayi atanali daha bir ay yeni oldu. Bu secimi kaybetmesine ragmen atanan rektorun de akademik yilin acilisina Basbakan'i cagirmasi elbette ki sembolik ve dikkatli kurgulanmis bir hareket.

Universitelerimizde bazi seylerin son bir ayda artik tartismasiz degismis oldugunun bir sembolu.

Universitelerimizin de artik Basbakan Erdogan ve Cumhurbaskani Gul'un hayalindeki Turkiye carkinin isleyen bir parcasi oldugunun sembolu.

Universitelerimizde, asirlar gecmis olmasina ragmen, evrenin sirlarini ogrenmeye hala kustahlik olarak bakilabileceginin bir sembolu.

Thursday 11 September 2008

Dunya hava durumu

Turkiye’miz ve dunyamizla ilgili konularda yazacagiz dedik, dogumgunumuzde Turkiye’mizi anlattik, ama dunyamizdaki hava durumunu da ozetlemeliyiz:

Ikinci Dunya Savasindan beri belki de en calkantili uluslararasi ekonomik atmosferde bir Dunya,
Belki de Bush’un ekibinden de daha tutucu bir baskan ile baskan yardimcisinin secilmesinin arifesinde, gecen hafta tarihinin en buyuk finansal devlet mudahalesini yasamis bir Amerika,
Enerji gucunun de verdigi ozguvenle batiya dislerini iyicene gosteren bir Rusya,
Emperyalist isgal altinda bes yili asmis bir Irak,
Son yillarda zenginliklerine zenginlik katmis bir Ortadogu,
Kendini tanimlamakta ve catirdamamakta gucluk ceken, yasli nufuslu bir Avrupa Birligi,
Aclik, fakirlik, diktatorluk, AIDS, ve hastaliklarla surekli savasan bir Afrika,
Tum zamanlarin en gosterisli olimpiyatini sergileyen, ekonomik buyumesi %7-8’lere ‘yavaslamakta’ olan bir dunya kuvveti Cin,
Soguk savas sonrasi dunya duzenini degistiren 9/11 saldirilarinin yedinci yildonumu,
Isvicre’de yerin 100 metre altindaki 27 metrelik tunelde yapilan heyecan verici uluslararasi bir bilimsel deney,
ve tabii ki insanoglunun surekli isittigi yerkurenin etkisiyle erimekte olan buzullar ve nufuslari hizla azalmakta olan kutup ayilari, arilar, kuslar, kelebekler, ve diger canlilar.

Wednesday 10 September 2008

"Birey Olarak Neler Yapabiliriz?"




Emre Kongar'in son kitabi Demokrasimizle Yuzlesmek'in sonlarinda bu soruya verilen cevabi elektronik platformda tanidigim herkese ulastirmak istedigimden asagiya Emre Hoca'nin iznine siginarak kelimesi kelimesine yaziyorum:

"Hicbir karsilik beklemeden, igneyle kuyu kazacagiz:
Sorunlarin bizim cabalarimizla cozulecegine inanacagiz.
Sabirli olacagiz.
Yilmayacagiz.
Calisacagiz, calisacagiz, yine calisacagiz.
Sonuc alamadigimizda kusmeyecegiz, bikmayacagiz, icimize kapanmayacagiz, yine calismaya devam edecegiz.
Kendimizi yetistirecegiz.
Olanakli oldugu olcude iyi bir egitim almaya calisacagiz.
Girdigimiz iste, uyguladigimiz meslekte basarili olacagiz.
Cevremiz tarafindan sevilmek, sayilmak icin calisacagiz.
Iyilik yapacagiz.

Ulkemizi ve dunyamizi yakindan izleyecegiz.
Gazete, kitap okuyacagiz.
Kitle iletisim araclariyla etkilesime girecegiz.
Yazarlara, televizyonlara, yoneticilere tepkilerimizi iletecegiz.
Politikacilara ulasacagiz, onlari denetleyecek ve etkileyecegiz.

Demokrasiyi once kendi ailemizde uygulayacagiz.
Erkek egemen feodal kulturun kolesi olmayacagiz.
Ister erkek olalim ister kadin, esimize esit, adil ve demokratik bir bicimde davranacagiz.
Cocuklarimiza, sevgiyi, guveni, ve disiplini hep birlikte, bir denge icinde verecegiz; onlari demokrat, ozgurlukcu, kisilikli bireyler olarak yetistirmeye calisacagiz.
Cocuklarimiza kisilik haklarini ogretecegiz; bu haklarin, baska kisilerin haklariyla sinirli oldugunu anlatacagiz.
Demokratik ilkeleri sadece ailemizde degil, okulda, isyerinde, dostlar arasinda, mahallemizde, her yerde savunacagiz; kendi davranislarimizla da ornek olmaya calisacagiz.
Bizim gibi Demokrasiye inananlarla, dayanisma icinde olacagiz.
Demokrasiye inanmayanlari guzellikle ikna etmeye calisacagiz.
Orgutlu olacagiz.
Yuz yuze temasi olan kucuk gruplar kuracagiz.
Internette haberlesme ve etkilesim gruplari olusturacagiz.
Sivil toplum orgutlerine girecek veya boyle orgutler kuracagiz, buralarda aktif olacagiz.
Kucuk ya da buyuk birikimler olusturup yoksullara, hastalara, yaslilara, ozurlulere, muhtaclara yardim edecegiz, cocuk okutacagiz.
Once yakin cevremizi, sonra uzak cevremizi egitmeye, etkilemeye calisacagiz.
Sahip oldugumuz bilgi ve becerilerden, meslegimizden, basta yoksullar ve muhtaclar olmak kaydiyla herkesi yararlandirmaya calisacak, gerekirse gonullu hizmet verecegiz.

Is hayatina, ozel tesebbuse girecegiz.
Devlete girecegiz.
Siyasete girecegiz.
Sadece ulusal duzeydeki degil, yerel duzeydeki siyasete de agirlik koymaya calisacagiz, genel merkezler ve hukumetler kadar, il ve ilce orgutlerini ve belediyeleri onemseyecegiz, buralarda gorev almaya calisacagiz.
Girdigimiz her yerde, toplumda, ekonomide, kulturde, egitimde, saglikta, yasamin her alaninda yukselmeye, etkin ve basarili olmaya calisacagiz.

Bireysel ve toplumsal hak ve ozgurluklerimiz konusunda duyarli olacagiz, onlardan odun vermeyecegiz.
'Mahalle Baskisi'na boyun egmeyecegiz.
Kadin haklarina inanacagiz, onlari gelistirmek icin calisacagiz.
Genclerimizi sevecegiz, onlara deger verecegiz, sadece bilgilerini degil, kisiliklerini de gelistirmeleri icin onlara maddi, manevi destek olacagiz.

Butun bunlari yaparken hicbir karsilik beklemeyecegiz.
Insanlarin kimlik duygularina ve mukaddes degerlerine saygili olacagiz: hic kimseyi ve tabii dindarlari, muminleri de rahatsiz etmeyecegiz.
Yaptiklarimizi onemseyecegiz, hicbir sonuc almasak bile devam edecegiz.
Cabalarimizin bosa gittigini dusunmeyecegiz.
Yaptiklarimizin okyanustaki bir damlacik kadar bile etki yaratmasinin cok zor oldugunu bilecegiz ama okyanuslarin da bu damlaciklardan olustugunu hicbir zaman unutmayacagiz.

Ulke sorunlarinin asil cozum yerinin siyaset sahnesi oldugunu hic aklimizdan cikarmayacagiz.
Siyasetten korkmayacagiz, asagilik gormeyecegiz.
Siyaseti, yagmaci politikacilarin, kisisel cikarlarinin ulke cikarlarinin onune koyan uc kagitcilarin, genel baskan yalakalarinin, diktator yoneticilerin, mukaddes din duygularimizi istismar edenlerin elinden kurtaracagiz."

Emre Hoca'nin kitabinin tumunun yukaridaki alinti kadar bilgi ve ilham verici oldugunu belirtir, okumayanlara siddetle tavsiye ederim.

düşünerek

Blogumuz 10 Eylul 2008 Carsamba gunu dogdu.

Deniz Feneri davasi ile basin ozgurlugunun iyice kisitlandiginin gozler onune serildigi,
hizla diktatorluge yaklasan bir iktidarin yonettigi,
yolsuzluk ve kanunsuzlugun her gun yeni bir patlak verdigi,
koklulerden sonra yeni kurulan universitelerde de aydinliktan uzak rektorlerin cumhurbaskani tarafindan atandigi,
teror ve sehit haberlerinin her gun ve ulkenin her yerinde devam ettigi,
Alanya'da bikinili turistlerin ortulmeye calisildigi,
Ankara'da icki satan isyerlerinin Mahalle Baskisi altinda ezildigi,
Konya'da icki satan restoran bulmanin neredeyse imkansiz oldugu,
cagdisi din derslerinin ilkogretimde hala zorunlu oldugu,
Karadeniz'de NATO gemilerinin bekledigi,
Ergenekon adi verilen davanin devam ettigi,
dolarin 1.237, faizlerin %16.75 oldugu bir Turkiye.

Dogumgunumuzdeki hava durumunu boyle ozetleyebiliriz.

Turkiye'mizi ve dunyamizi etkileyecek konularda yorumlarimizi ve fikirlerimizi arastirarak, sorgulayarak, ve en onemlisi dusunerek yazacagiz.