Saturday 25 October 2008

Muazzam ehemmiyet tasiyan konular arasinda bogulmamak















Son birkac gundur bilgisayarimin basina blog’umuz dusunerek icin yazi yazma niyetiyle oturuyorum ama bir turlu ne konuda yazacagima karar veremiyorum.

Eskiden Finlandiya’yla ilgili “ulkede o kadar az sey oluyor ki, birinin ayagi kirilsa gazeteler bu haberi kapak yapar” denirdi.

Ekim 2008 Turkiye’sinde durum bunun tam tersi: bu hafta yazi yazmak icin konular arasindan konu secmekte ve bogulmamakta zorlandim. Muazzam ehemmiyet tasiyan bir buyuk konudan oburune atladim, dusuncelerim dallandi budaklandi, bir haberi okurken baskasina cekildim, bir videoyu kliklerken oburu gozume carpti, sonra bir bakmisim saat geceyarisini gecmis ve gozlerimi acik tutmakta zorlaniyorum.

Hakikaten inanilmaz ve tarihi bir hafta daha gecirdik.

Once kapitalist sistemde emsali gorulmemis uluslarasi finansal krizin gelismekte olan piyasalara ve tabii ki Turk borsalari ve lirasina da atlamis olmasiyla ilgili yazmak istedim. Daha once de yazdik, panik yaratmaktansa guven asilamak iyidir ama “bize bisi olmaz” kafa yapisi cok tehlikelidir ve gerekli bazi adimlarin atilmasini geciktirebilir. Elbette dolar sonsuza kadar cikmayacak ve elbette Turkiye’nin uzun vadeli buyume potansiyeli veya demografik yapisi degismeyecek, o yuzden kriz dalgalarinin sakinlesmesiyle birlikte, ilgi reel ekonomideki etkilerin anlasilmasina ve yaralarin sarilmasina dogru kayacak. Herseye ragmen Turkiye gelismekte olan piyasalar arasinda su ana kadar bu krizin hazmi sirasinda iyi not aldi, ve bu ilerisi icin umit verici bir durum.

Sonra AKP’nin laiklik karsiti tam otuz tane icraatin odagi oldugunu Resmi Gazete’de yayimlayarak tekrar tescilleyen Anayasa Mahkemesiyle ilgili yazmak istedim. Dinin siyasete alet edilmesinin tehlikelerini ozetleyen aciklamalar sonunda AKP’nin “demokratik rejim icin yarattigi tehlikenin onemli boyutlara ulastigini” tekrar vurguladi. Ve en onemlisi, parti kapatilmasi yerine verilen hazine yardimini kesme cezasinin bu problemi elbette cozmeyecegi hatirlatildi. Probleminin cozumunun ne oldugu zaten her daim ana konumuz, tabii ki gunlerce, haftalarca, aylarca, belki yillarca uzerinde calisilmasi gerekiyor, ama blog’umuzun adiyla baslayarak, yani dusunerek, kor inanc yerine akilciligi one cikarabiliriz, kor takipcilik yerine sorgulamayi deneyebiliriz, ve belki etrafimizla, ailemizle, yakinlarimizla, ve en onemlisi cocuklarimizla baslayabiliriz. Unutmayalim ki kucuk beyinlerin kucuk yaslarda yikanmasi problemin cozumunun bir nesil daha ileri atilmasina sebep olacaktir.

Daha baska yazacak o kadar cok konu vardi ki…

Artik tamamen bir komediye donusmus Ergenekon adli davada ilk tutuklamadan 17 ay, dokuz gozalti dalgasi, ve binlerce sayfalik bir iddianameden sonra Silivri’de baslayan ve baslar baslamaz salonun buyuklugu yetmedigi icin ertelenen ilk durusma…

Iki haftadan az bir zaman kalmis ABD baskanlik secimleri ve Obama-Biden’in McCain-Palin’e karsi hafif onde olmasinin dunyaya ve ulkemize verdigi hissiyatlar, Palin’in taklidini harika yapan Tina Fey’le canli yayina cikmasi…

Basbakan Erdogan’in Guneydogu ziyareti sirasinda dukkan sahipleri tarafindan kapanan kepenkler, yapilan protestolar…

Melih Gokcek’in Genclik Parkini “aile parki” haline getirme ve 65 yildir devam eden alkollu icki servisini durdurma planlari…

Metris Cezaevinde iskenceden oldugu itiraf edilmis olan Engin Ceber…

Aktutun’de bu sefer gerceklesmeden once durdurulabilen yeni terror saldirisi…

Basbakan’in CHP’ye “copluk” diyerek klasik uslubundan bir ornek daha sunmasi…

Oyle bir devirdeyiz ki, her biri uzerinde dusunerek, yazarak, tartisarak saatler gecebilecek muazzam ehemmiyet tasiyan konular bir haftaya, bazen bir gune sigiyor. Boyle zamanlarda yukarida bizi birbirimizden ayirmaktansa birlestirebilecek veya halki tehditler savurup korkutmaktansa rahatlatabilecek, akilci ve guclu bir lidere o kadar ihtiyacimiz var ki. Ne yazik ki Basbakan Erdogan Turkiye’nin bu kisacik yazida bile ozetledigimiz problemlerine cevap verebilmek bir yana, cogunun altinda kendisinin ve partisinin politikalarinin imzasi koymakla, yukarida gosterdigimiz Musa Kart’in ne kadar usta bir karikatur anlatimi oldugunu da tekrar tekrar vurguluyor.

No comments: